“DİK DURUYORUZ” DİYE HALKI KANDIRMAYIN GEREĞİNİ YAPIN
İktidarın yıllardır en iyi becerdiği işlerin başında “algı
operasyonu” gelir.
Toplumun önemli bölümü gerçekleri değil, önlerine konulan
inandırılıyor.
Siz ne yaparsanız yapın, ne kadar gerçeği söylerseniz söyleyin,
iktidar devletin ve sahip olduğu medyanın gücünü kullanarak halkın
zihninde yarattığı algılarla ülkeyi yönetiyor.
Örneğin iktidarın başarısı olarak istihdam yaratmayan, sınırlı
sayıda vatandaşın kullanabildiği hizmetleri gösteriyorlar
yıllardır.
Köprü, yol, havaalanı, metro, görkemli AVM'ler anlatılıyor
iktidarın başı tarafından.
Öyle bir algı yaratılıyor ki, sanki bu ülkede, bugüne kadar ne yol
vardı, ne köprü, ne metro.
Özellikle genç nesil yaratılan algıyla öyle bir Cumhuriyet dönemi
öğrendi ki, AKP iktidara gelene kadar camilerin ahır olarak
kullanıldığını, ezan okutulmadığını, namaza gidenlerin
fişlendiğini, ekmeğin karne ile alındığını sanıyor.
Bu iktidarın yarattığı algılardan biri de, ilk kez Türkiye'yi
yönetenlerin dış güçlere karşı dik durduğu, onlara kafa tuttuğu bu
nedenle başta Amerika olmak üzere Avrupa'nın ve zengin ülkelerin
AKP iktidarını devirmek istediği palavrasıdır.
Saray her fırsatta dünya ülkelerine “eyyy” diye başlayan nutuklarla
ayar veriyor.
“Dünya beşten büyüktür” diyor, İsrail'e ağır sözler söylüyor,
Avrupa Birliği'ni tehdit ediyor, Amerika'yı takmıyormuş gibi
davranıyor.
Oysa işin gerçeği bu değil. Algılardan kendini kurtarabilenler şunu
biliyorlar ki, Amerika'ya, Avrupa'ya, diğer güçlü ülkelere karşı
sesimiz ne kadar yükseliyorsa, onların istek ve arzuları o oranda
yerine getiriliyor.
Fethullahçı dinci faşist bir çetenin giriştiği başarısız darbe
girişiminden sonra da bu üslup değişmedi.
Saray Amerika'ya “haddini bil” dedi, Avrupa'yı iki yüzlülükle
suçladı.
Öncelikle şunu söylemeliyim; Dünyaya karşı “dik durmak” lafla
olmaz.
Eğer bu dinci faşist darbe girişiminin içinde Amerika varsa, Avrupa
destek oluyorsa sadece bunlara bağırıp çağırmakla, tehdit etmekle
bir sonuç alınamaz.
“Dik durmak” gereğini yerine getirmektir aynı zamanda.
Oysa tam tersi oluyor.
Türkiye'nin esip gürlemelerini Amerika ve Batı ciddiye bile
almıyor. Çünkü biliyor ki bütün bunlar iç kamuoyunu kandırmak için
yapılıyor. Bu durumda zarar görmeyeceğini bilen Amerika ve Batı
“söylesin, önemli değil, bizim işimizi yaptıktan sonra ne önemi
var” diyor.
Bakın Amerika Genelkurmay Başkanı Dunford Türkiye'ye geldi ve
Başbakan'la görüştü.
New Yok Times gazetesi bu görüşmeyle ilgi çok çarpıcı bir haber
yayınladı.
Gazete diyor ki ; “Türk yetkililer, ABD'yi kamuoyu önünde
eleştirirken Amerikalı yetkililerle özel konuşmalarında ise
stratejik ortaklığa bağlı oldukları yönünde güvence veriyor.”
Tercümesi “Türkiye'de iktidar halkına yalan söylüyor.”
Gazete haberine devam ediyor ve Dunford'la yapılan görüşmelerde
Türk yetkililerin tavrını şöyle anlatıyor; “Ton çok olumlu idi,
kesinlikle suçlayıcı değildi. Tam aksine, ortaklığın önemini dile
getirdiler ancak Gülen'in iade edilmesinin ne kadar önemli olduğunu
da ifade ettiler.”
Oysa benim saf ve samimi vatandaşım iktidarın Amerika'ya, Batı'ya,
tüm dünyaya haddini bildirdiğini, lafını esirgemediğini
sanıyor.
Bir gün gerçeği öğrendiğinde uğrayacağı şoku düşünebiliyor
musunuz?
YENİ ÖĞRENDİM
CHP'YE DÜNKÜ ÖNERİMİN ÜZERİNDEN 24 SAAT GEÇMEDEN BAKIN NE OLDU
İktidarın ne yazık ki birçok insanımızın ölümüne neden olan
Fethullahçı dinci faşist bir darbe girişiminden sonra aklının
nihayet başına gelmesi ile ülkeye habis bir ur gibi yayılan cemaate
karşı başlatılan temizlik harekatı konusunda dün CHP'yi uyarmaya
çalışmıştım.
Fethullah Gülen cemaatinin dinci faşist darbecileri her kurumdan
olduğu gibi siyasetten de temizlenmesi gerek.
Zaten bu olayın siyasi ayağına uzanılmazsa yapılanların hiçbir
anlamı kalmayacaktır.
Kendisine dokunulmazlık yaratan siyaset en kısa sürede hainliğine
tekrar başlayacaktır.
Tabii dinci faşist çeteleşmenin önemli ayaklarından biri bizzat
iktidar partisi. Bu cemaat en uygun ortamı AKP'de buldu bugüne
kadar.
Ancak diğer partilere de bulaştığı, bilinmeyen bir gerçek
değil.
Dünkü yazımda operasyonların siyasete yansımasından sonra parti
ayırımı yapılmayacağını ve CHP'lilere yönelik adımlar da
atılabileceğini tahmin ettiğimi yazmış ve “CHP eğer varsa içindeki
cemaatçileri hemen tasfiye etmeli” demiştim.
Örnek olarak da Deniz Baykal'la ilgili kaset konusunu onursuzca her
fırsatta dile getirenlerin her şeyi yapabileceklerini
söylemiştim.
Yazımın üzerinden 24 saat bile geçmedi ki, kaset olayı ilgili 89
kişi hakkında soruşturma başlatıldığını bunlardan 36'sının
gözaltına alındığını öğrendim.
İşe bakın ki kaç yıldır bu konuda hiçbir şey yapmayanlar şimdi
birden olayın üzerine atlıyorlar ve şaşırtıcı biçimde 89 kişiye
birden ulaşıyorlar.
O halde CHP'ye önerim daha önem kazandı artık. Bu kaset üzerinden
CHP'ye saldırabilirler. Bir saniye bile kaybetmeden önlem alınmalı,
eğer varsa CHP'deki tüm cemaatçiler ve onlarla bir şekilde
işbirliği yapmış olanlar kapının önüne konmalı.
KOMİK