Tek adam diyor ki “Fizik zorunlu ders oluyor da din dersi niye
olmasın?”
Olsun tabii olmasına da “dindar-kindar” bir nesil yaratmak için din
eğitimine ağırlık verirken acaba dünyanın gittiği yolu ıskalıyor
muyuz oturup bir düşünmemiz gerekiyor.
Pakistanlı siyasal bilimci Dr. Faruk Saleem'in, 2010'da “The News
International” gazetesinde yayınlanan makalesinde çok çarpıcı
bölümler var.
Dr Saleem İslam Konferansı Örgütü'nün 57 üyesinde toplam 500
üniversite olduğunu ancak sadece ABD'deki üniversite sayısının 5758
olduğunu belirterek “Hristiyan dünyasında okuma yazma oranı yüzde
89 (15'inde yüzde 100) iken Müslüman dünyasında okuma yazma oranı
yüzde 40, herkesin okuryazar olduğu tek bir Müslüman ülke yok, 100
Hristiyan'dan 40'ı üniversite mezunu iken 100 Müslüman'dan sadece
2'si üniversite mezunu” diyor.
Tabii durum böyle olunca Müslüman dünyadan bir bilim adamı, çağı
değiştiren bir düşünür, dünyayı farklı kılan bir siyasetçi
çıkamıyor.
Buna karşı Müslüman dünyada bir tek Türkiye genel oranların dışında
kalabiliyor. Dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasına Müslüman
dünyadan sadece Türkiye'deki bir üniversite girebiliyor. Bir tek
Türkiye'den çıkan bilim adamları, sanatçılar, yazarlar bir fark
yaratabiliyor.
Bunu Atatürk'ün kurduğu laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti
başarabildi.
Şimdi bu gidiş “dindar-kindar” eğitim dayatması ile durdurulmaya
çalışılıyor.
Oysa dünya çok başka bir yere gidiyor. Baş döndürücü hızla gelişen
teknoloji, yeni buluşlar ama en önemlisi yeni fikirler iyi eğitim
almamış, bunun önemini kavramamış ülkelerin insanlarını silindir
gibi ezip geçecek.
Bugün Pazar olmasını da fırsat bilerek belki biraz uzun ama çok
önemli ve anlamlı bir yazı paylaşmak istiyorum.
Roger Stapley adlı fütürist bir yazarın çoğu belki hepimiz
hayattayken görebileceği yenilikleri anlatan bir yazısı bu.
Birlikte okuyalım;
Düşünün, tahayyül edin…
1998'de Kodak'ta 170.000 kişi çalışıyordu, şirket ürettiği fotoğraf
kâğıtlarının yüzde 85'ini dünya çapında satıyordu. Birkaç yıl
içinde fotoğraf kâğıdı üretimine gerek kalmadı ve şirket iflas
etti.
1998 yılındayken, çok değil üç yıl sonra 2001'de fotoğraflarınızı
film kâğıdına çekmeyeceğiniz aklınıza gelmiş miydi? Dijital
kameralar 1975 yılında icat edildi. İlk kameralar sadece 10.000
piksel kabiliyetindeydi. Bütün üstel teknolojilerde olduğu gibi
dijital kameralar uzunca bir süre hayal kırıklığı yarattı ama daha
sonra, sadece birkaç yıl içinde, film fotoğrafçılığına göre çok
üstün olduğu kanıtlandı ve fotoğrafçılıkta kullanılan başlıca
yöntem haline geldi.
Şimdi aynı şey yapay zekâ, sağlık, elektrikli/otomatik(şoförsüz)
araçlar, eğitim, üç boyutlu baskı, tarım ve mesleklerde de
oluyor.
Dördüncü endüstri devrimine, üstel yazılım teknolojisine hoş
geldiniz!.. Bu yazılım kabiliyeti 5-10 yıl içinde geleneksel
endüstri yöntemlerinin büyük bölümünü yok edecek.
Über'in sadece bir yazılımdan ibaret olduğunu, şirketin kendine ait
bir tek otomobili bile olmamasına rağmen dünyanın en büyük taksi
şirketi olduğunu hatırlatmak isterim.