ANALİZ
Önceki gün İstanbul’da çok önemli bir davanın iddianamesi
açıklandı. Buna göre bir grup hakim ve savcı için 600’er yıl hapis
cezası isteniyor.
Kim bu hakim ve savcılar? Hasan Hüseyin Özkese, Sedat Sami
Haşıloğlu, Fatih Mehmet Uslu, Ercan Fırat, Nihat Topal, Mehmet Ali
Pekgüzel, Mehmet Murat Dalkış.
Bu kişiler Fetullah Gülen cemaatine üye olan hakim ve savcılar. Bu
heyet Ergenekon davasını yürüten ve herkese çok ağır cezalar veren
ama sonra kumpas kurdukları anlaşılanlar.
Şimdi hepsi yargı önünde ve yaptıkları melanetin hesabını vermek
zorundalar.
Bu hakim ve savcıların adalet önündeki hallerini görünce aklıma
ister istemez bugün de benzer yöntemlerle herkesi kesip biçmeye
çalışan hakim ve savcılar geldi.
Şunu çok iyi biliyoruz. Haklarında her biri için 600’er yıl ceza
istenen hakim ve savcılar kurdukları kumpası kendi başlarına
yapmadılar.
Dönemin iktidarının talimatlarını yerine getirdiler. Ergenekon
davası için “Bu davanın savcısı benim” diyen başbakanın nasıl olsa
kendilerini koruyacağına inandılar.
Önlerinde hiçbir engel olmadığını biliyorlardı, her biri kendini
kahraman olarak görüyor ve adaletin kılıcını kendilerine emir veren
efendileri uğruna kullanmaktan sakınmıyorlardı.
Hukuk geçerli değildi onlar için. Çünkü emir almışlardı.
Yasalar da umurlarında değildi, bu yasaları beğenmedikleri
insanları infaz etmede kullanacaklardı aldıkları emir gereği.
Suçlu bile olsalar karşılarındaki kişilerin insan hakları olduğuna
inanmıyorlardı. Onlara emir veren siyasi irade yıllardır içinde
biriktirdiği kinin intikamını bu yolla alıyordu çünkü.
Bu hakim ve savcıların hepsi cemaatçiydi. Bu nedenle “emirleri
cemaatin başından alıyorlardı” diyeniniz çıkabilir. Ama öyle değil
işte. Ergenekon, Balyoz davalarında kumpasları elbette cemaatçiler
kurdular ama emir siyasi iktidardan geliyordu.
Bu hakim ve savcılar için o sırada emrin geldiği yer fark
etmiyordu. AKP ile cemaat iç içeydi, çıkarları ortaktı, kirli
işleri birlikte yapıyorlardı. Korkuları bu nedenle yoktu, kim
dokunabilirdi ki onlara.
Düşünmedikleri şey, bir gün devranın dönebileceği idi. Ama öylesine
kaptırmışlardı ki kendilerini güç sarhoşluğuna farkında bile
olmadılar.
Şimdi hepsi yargı önünde, ömürlerinin muhtemelen tamamını hapiste
geçirecekler.
İktidar cemaat kanadını, para paylaşımında anlaşmazlık çıkınca
tasfiye etti, şimdi yerine başka hakim ve savcılar koydu. Yapılan
bazı tutuklamalara ve verilen cezalara baktığımızda uygulamaların
neredeyse aynı olduğunu görüyoruz. Dün cemaatçi hakimler nasıl
emirle kumpaslar yapıyorsa bugünkü hakimlerin de aynı şekilde
davrandıklarına ilişkin iddialar gözlemler var.
Ama yine devran değişebilir. Üstelik bugünkü iktidar aynı yerinde
dururken, yine bir maraza çıkabilir ve bu kez yeni fedailerin
tasfiyesi gündeme gelebilir.
Bugün iktidarın talimatlarını uygulayıp yargıyı bir silah gibi
kullananlar da yarın 600 yılla yargılanabilir.
Bundan kurtuluşun tek yolu “Cumhuriyetin ve devletin hakimleri
savcıları” olmaktır.
Ergenekon davasına bakan ekibin içinden sadece bir kişiye dava
açılamadı. Mahkemenin ilk başkanı Köksal Şengün. Çünkü Şengün daha
o günden itibaren Cumhuriyetin ve devletin hakimi olduğunu
gösterdi, onurlu bir duruş sergiledi ve kumpasın içinde yer
almadı.
Emir alan yargı zihniyeti Şengün’ü hemen harcadı. Ama Şengün şimdi
alnı ak, vicdanı rahat halkın içinde gezebiliyor, diğerleri 600
yılla yargılanıyor.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER