Salı günü yapılan grup konuşmalarıyla AK Parti ve MHP'nin yerel
seçimlerde ittifak yapmayacağı netleşti.
İki parti de hem birbiriyle centilmence rekabet etme hem de eski
Millet İttifakı partilerinin adaylar üzerinden işbirliği yapması
riskini yönetmek durumunda.
Ayrışmada af, erken emeklilikte yaşa takılanlar ve Danıştay kararı
gibi konular öne çıksa da asıl zorluk yerel seçimlerde nasıl bir
ittifak yapılacağının iletişiminde ve formülünde yaşandı.
Bu yeni durum ile AK Parti İstanbul ve Ankara'da olası CHPİyi Parti
ve CHP-HDP işbirliğinin meydan okuması ile yüzleşecek.
MHP ise hiçbir büyükşehir belediyesini kazanamamak gibi ciddi bir
riskle karşı karşıya. CHP ile ittifak yapabilirse İyi Parti hem
kalıcı olabilir. Hem de milliyetçiliğin asıl temsilinin kendisinde
olduğunu daha güçlü söyler hale gelebilir.
Erdoğan ve Bahçeli'nin Cumhur İttifakı'nın devam ettiğini
söylemeleri önemliydi. Zira AK Parti ve MHP'nin 15 Temmuz
direnişinden sonra pekiştirdikleri yakınlaşmanın dönüştürücü gücü
ortada. Gelinen noktada yerel seçimlerdeki rekabeti bir paranteze
almanın ve bir muhasebe yapmanın ittifakın geleceği açısından
faydalı olacağını düşünüyorum.
Cumhur İttifakı'nın Cumhuriyet dönemindeki en istisnai ittifak
olduğu apaçık. Sivil siyasetçiler güncel siyasi hesapların ötesine
geçen büyük bir uzlaşma oluşturdular.
Hem dış saldırılara karşı Türkiye'nin otonom dış politikasını
savunan bir blok kurdular.
Terörle mücadele, ekonomik direniş ve yeni sistem arayışında
dayanışma sergilediler. Hem de siviller ilk defa başkanlık
sistemine geçmek gibi kapsamlı bir kararı alabildiler. Ayrıca AK
Parti ve MHP de bu ittifaktan, siyasi partiler olarak, büyük
kazançlar sağladı.
Ve halen Türkiye'nin etrafındaki bölgede ve uluslararası sistemde
yeni türbülans rüzgârları eserken Cumhur İttifakı'nı dağıtmanın
cumhurun menfaati açısından isabetsiz olacağı görüşündeyim.
Cumhur İttifakı'nın niteliği ve geleceği kimlik/ideoloji boyutuyla
da iyi analiz edilmeli. Bazıları ittifakın AK Parti'yi ideolojik
olarak MHP'lileştirdiğini söylemekten hoşlanıyor. Grup
konuşmalarında Erdoğan ve Bahçeli'nin Türklük ve Türkçülük
üzerinden farklılıklarını göstermesini ise MHP'den ideolojik kopuş
ya da çatışma olarak resmedenler var. Şunu netleştirelim: Elbette
iki partinin Türk milleti tanımı farklı tonlar içeriyor. Bu da
normal.
Sözgelimi AK Parti'nin yerli-milli söylemi MHP'nin kültürel
unsurlara dayalı Türk milliyetçiliği üstüne kurulmadı.
"Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" şeklindeki Rabia'ya
dayandırıldı. Türk milleti bir üst kimlik olarak kabul edildi.
Kürtler başta olmak üzere etnik unsurların kimliklerini kapsayacak
şekilde formüle edildi.
Yine ittifakta hangi partinin ideolojik olarak diğerini etkilediği
konusu üstünkörü analiz ediliyor. AK Parti'nin "Türk milleti"
vurgusu MHP etkisi olarak yorumlanıyor. Halbuki Bahçeli'nin
Türkçülükten bahsettiği grup konuşmasındaki İslam yorumu ve II.
Abdülhamid vurgusu bile, Necip Fazıl Kısakürek İslamcılığının her
iki partideki ortak noktalarına işaret etmekte.
MHP, FETÖ tehlikesini fark etmesinden itibaren seküler-ulusalcı
oylardan muhafazakâr-İslami tabana doğru yöneldi. 15 Temmuz
direnişinden sonra AK Parti ile iyice yakınlaştı. Böylece Cumhur
İttifakı beka meselesi ve vatanseverlik ile tanımlanan Türk milleti
kimliği üzerine inşa edildi.
Tek parti döneminin dışlayıcı etnik kimliğine sahip çıkmak ve Bekir Bozdağ'ı "Kürtlük" üzerinden eleştirmek MHP'yi vatanseverlik etrafında tanımlanan bir milliyetçilikten uzaklaştırır. Etnikkültürel tonlu dışlayıcı bir milliyetçiliğe sürükler. Bu sürüklenme de İyi Parti etkisi olarak adlandırılır.
Cumhur İttifakı'nın devamının MHP'deki vatan ve kültür temelli milliyetçi anlayışı korumak açısından değerli olduğunu düşünüyorum. Zaten seküler-ulusalcı milliyetçilik hem CHP hem de İyi Parti tarafından sahipleniliyor.
MHP için orada bir hayat şansı yok.