Yönetimde reform tarihimiz uzundur.
Bizim gibi tarihin derinliklerinden gelen bir Avrasya ülkesinde,
son iki reform dönemine damga vuranın, kendi kuruluşu 1700’leri zor
bulan Amerikan siyaseti olması, talihin cilvelerinden biridir.
1950’li yıllarda, Türkiye’nin askeri yönetiminden meslek
kurumlarına kadar tüm yönetim yapısı, o zamanlar ‘amme idaresi’ adı
verilmiş olan kamu yönetimi [publicadministration] anlayışı idi.
Amerikan siyaseti, kendi reformunu kendisi reforme etti, bir alt
dönem açtı. Kamu yönetimi anlayışı, 1980’li yıllarda,
özelleştirmecilik ve küreselleşmecilik dalgası içinde kamu
işletmeciliği anlayışına evrildi. Devlete ait olan ne varsa
kötüydü, iyiler piyasalarda gizliydi, her şey piyasa işi olursa
gelsin zenginlik, uçsun demokrasi, vur patlasın çal oynasın devri
gelecekti. Malum, küresel şirketler hem çaldılar hem oynadılar.
Türkiye dünyaya açılıyor derken, Türkiye dünya dedikleri şirketlere
ardına kadar açıldı. Şimdi görüyoruz ki, küresel dedikleri dünya,
üç otuz dolarla koca ülkenin kaderiyle canları çektikleri gibi
oynamaktalar.
Son iki reform devrinden sonuncusunun mayalanma ve belirme zamanı
için “şu yıllarda” ifadesini kullanmak mümkün değil. Sonuncusu, bir
anda ve tastamam 16 Nisan 2018’de, Anayasa Değişikliği olarak
ortaya çıktı. Bunu anayasa metni haline getirenler kimler oldu?
Hemen Haziran ayında “güneş sistemi şeması” halinde kimler
çizgilendirdi? Müellifler bu zihniyeti tepeden indirivermeyi nasıl
başardılar? Sorularımız çok, henüz bilmiyoruz.
Bu anlayış, üniversitelere uğramadan devlette vücut kazanmıştır
diyebiliriz. Bu zihniyet için, üniversitelerde ya da
resm&ic...