Bizde bölge yönetimi heveslileri hiç eksik olmadı.
Görünürde demirden devlet yanlısı 12 Eylül Rejimi, bölge hevesi
bakımından ilk sıralarda yer alır. 1980’lerin başında bir
kararnameyle ülkeyi sekiz bölgeye ayırmışlardı. Her birinde birer
bölge valiliği kurmuşlardı. Gerekçeleri daha iyi yönetmek, işleri
daha sıkı tutmak, kaynakları daha etkin kullanmak gibi "aklî"
laflardı. Bu işi 81 numaralı kararnameyle yaptılar. Tepedeki
bölgeci klik büyük adım atmıştı atmasına da, bu adımı tamamlamayı
başaramamıştı. Kararnameleri sekiz ay sonra da iptal edildi ve
bölge valiliği genel yönetim yapımıza yerleştirilemedi.
Ama aynı dönemde adalet alanımız bölgelendi. İdari yargı için bölge
idare mahkemeleri sistemi kuruldu.
Sonraki yıllarda bölge heveslilerinin bir numaralı resmî sözcüsü AB
oldu. 2000’li yılların İlerleme Raporlarında, AB Türkiye’ye
bölgeleşme ödevleri verdi durdu.
Genel yönetim sistemini bölgeleştirmek, besbelli ki zor
görünüyordu. Aslına bakarsanız esas istedikleri, Türkiye’de özerk
bölge meclisleri sistemi kurmaktı. Ama Türkiye’de eyaletleşmenin
nasıl bir tehdit olduğunu herkes, yediden yetmiş yediye herkes çok
açık görüyordu; dolayısıyla bu isteği doğrudan ve resmen dile
getiremediler.
AB’nin sömürgeci edalı raporları, pragmatik yollara yoğunlaştı. İki
kurumsal zafer elde etti. Birincisi, 2005 yılında bölge kalkınma
ajansları adı verilen yapılar yaratılmasını sağladılar. İkincisi,
2015 yılından itibaren ilk derece mahkemelerimizle Yargıtay’ın
arasına, istinaf mahkemesi adıyla bölge adli mahkemesi
yerleştirmeyi başardılar.
Süresi neredeyse 20 yıla yaklaşan AKP iktidarlarınd...