Bizim siyasal hafızamızda ‘Adriyatikten Çin Seddine’duygusunun
yeri sağlam. Ama fikir olarak değil. Hele işlenmiş bir politika
olarak hiç değil. Yalnızca muğlak bir duygu olarak.
Herhalde bu sözü en çok eski cumhurbaşkanlarından Süleyman
Demirel’denduymuşuzdur. Demirel’in kopuk ve kesintili de olsa
Asya’nın derinliklerine dönük kimi politikaları, sözün içini
doldurmasa da sözle çelişkili değildi. Sloganı birkaç kez Turgut
Özal’danda duyduk. Ama onun coğrafyası, ‘bir koyup üç almak
için’daha çok Irak ve Basra Körfezi’ne doğru akmıştı. Sonra bu
sözün Ahmet Davutoğluçevresinin Yeni-Osmanlıcılıktırmalaması ile
aynı şey olduğunu söyleyenleri gördük. Gördüğümüz şey tuhaftı;
çünkü bu çevre İstanbul, Mardin, Kudüsdeyip duruyor; İbrahimi
Milletyaratmaktan söz ediyordu. Sloganın coğrafyasıyla, Kudüs’ü
merkez aldığı anlaşılan ümmet esaslı Davutoğlu coğrafyasını
çakıştırmak bir hayli güç olmuştu. Yine de Adriyatikten Çin
Seddinesloganının Yeni-Osmanlıcılıktanibaret olduğunu düşünmeyi
sevenler var. Eğer öyleyse, son zamanlarda bu sloganın AKP Salı
toplantılarındaki Osmanlı kostümlü tezahüratta yaşadığını söylemek
gerekecek!
Adriyatikten Çin Seddine, kimileri için de Turan demekti. 2011
yılında Muhsin Yazıcıoğlu,Martin Luther King’in “bir hayalim
var”sözünü alıp bu coğrafyada “kaynaşmış güçlü bir Türk dünyası
hayal ediyorum”diyordu. AKP’nin kimi dallarında dile getirilen
Türklük kavramıyla kavgalı yeniosmanlı hayalinden farklı gibi
görünen, ama İslami ümmet fikrini durmadan işlediği için e...