Fransa'da bugün Birinci Dünya Savaşı'nın sona erişinin 100.
yıldönümü dolayısıyla düzenlenecek Paris Barış Forumu'na aralarında
Başkan Erdoğan'ın da bulunduğu 70'in üzerinde siyasi lider
katılıyor.
ABD, İngiltere ve Fransa'nın başını çektiği İtilaf Devletleri ile
Almanya arasında 11 Kasım 1918'de imzalanan ateşkes anlaşmasıyla
savaş resmen bitmişti.
Ancak II. Dünya Savaşı ve onun ardından başlayan Soğuk Savaş,
Birinci Cihan Harbi'nin sona ermediğini gösterdi. Nitekim günümüzde
ekonomik savaş adı altında sahnelenen büyük güçler arasındaki
rekabet yeniden kızışıyor. Zira birinci ve İkinci Dünya
savaşlarıyla küresel merkezin boyunduruk altına aldığı aktörler
tekrar yükselişte.
Özellikle Trans-Pasifik ve Avrasya'daki güçlerin geri dönmesiyle
Trans-Atlantik çağı artık raf ömrünü doldurdu.
Ticaret, kültür, siyaset, bilgi, enerji, medya, askeriye, teknoloji
ve emek akışında yeni merkezler, yeni stratejik coğrafyalar ve yeni
rotalar ortaya çıkıyor.
İngilizce dışındaki diplomasi dili ile dolar dışındaki para
birimlerine rağbet bu küresel değişimin en açık kanıtı zaten.
Bu dinamikler sayesinde Atlantik, Asya, Pasifik ve Afrika
arasındaki etkileşim yeni boyutlara ulaştı.
Bu sayede Türkiye, Avrupa, Rusya, Çin, İran, Hindistan ve ABD
arasında yeni bir küresel denge oluşuyor.
Farklı sütunlar üzerinde yükselen bu yeni sistemin omurgasını beş kritik realite şekillendiriyor.
İlki, soğuk savaşın aksine yeni küresel sistemdeki gerilim iki kutuplu olmayacak.
Zira çok kutuplu bir soğuk savaş dönemindeyiz.
Üstelik her aktörün motivasyon, araç ve hedefleri birbirinden oldukça farklı.
İkincisi, zora dayalı ittifak sistemi yerine rızaya dayalı farklı koalisyonlar dönemi başlıyor.
Örneğin Rusya sadece Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya'da değil Afganistan ve Pakistan'a da nüfuz etmeye başladı. Fransa ve Hindistan deniz ticaretinde işbirliğine gidiyor.
Çin, Kuzey Buz Denizi'ndeki yeni ticaret yolları için Danimarka'yı by-pass ederek Grönland ile işbirliği arayışında.
Üçüncüsü, farklı ittifaklar arasında yakınlaşmalar had safhaya ulaştı.
Örneğin AB ile ASEAN arasında temaslar artıyor. AB, Rusya, Çin, ABD arasında Arktik Konseyi oluşturma fikri güçleniyor.
Türkiye ile Çin ve Rusya arasındaki işbirliği kuvvetleniyor. Bu temaslar 20'nci yüzyıldaki yeni ticaret yolları ve stratejik fırsatları aşan bir içeriğe sahip.
Dördüncüsü, Arktik'ten Süveyş ve Malakka boğazlarına Aden ve Basra körfezlerinden Hazar'a kadar uzanan bölgelerde güvenliğin artık bütün dünyaya kamusal ürün olarak sunulacağı bir dönem başlıyor.
Beşincisi de küresel matriks kendi kurumlarını kuruyor. Çin liderliğindeki Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB), IMF ve Dünya Bankası'nın rolüne soyunacak.
Şanghay Örgütü ve Arktik Konseyi güçlerini daha da artıracak.
Geldiğimiz noktada Atlantik'in lokomotifi konumundaki ABD çözüldükçe farklı aktörler arasındaki koordinasyona dayalı çoğul bir küreselleşme ve çok kutuplu bir dünya düzeni güç kazanıyor.
İşte Paris'teki küresel zirve, bu yüzyılın dünya düzenine yön veren beş önemli gelişmenin rol aldığı bir sahne olarak görülmelidir.