Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirip Türkiye'yi rehin almaya yönelik
bütün kirli kumpasları akamete uğrayan küresel terör koalisyonu,
fena halde köşeye sıkışmış durumda.
Artık iler tutar yanı kalmayan Zarrab davası gibi her tür kara algı
ve çirkin propaganda aygıtından dahi medet umar hale geldiler.
Dışarı ve içerideki mankafaları o yüzden can havliyle senkronize
saldırıyor.
Zira Türkiye yüz yıl önce Çanakkale ve Kut'ül Amare zaferleriyle
nasıl İngiltere'nin bölgesel ve küresel planlarını bozarak I. Dünya
Savaşı'nın uzamasına, Rusya'da Bolşevik İhtilali'ne giden sürecin
başlamasına ve ardından emperyal güçlerin bloklaşmasına yol açtıysa
şimdi de İslam dünyasını yeniden dizayn etmeye çalışan ABD'nin kaos
stratejisine ağır darbeler indirerek, Atlantik merkezli küresel
sistemin hızla irtifa kaybetmesine yol açtı/açıyor.
Ülkemiz, 15 Temmuz direnişi ile 'The Cemaat projesi'ni, Fırat
Kalkanı ile 'terör koridoru planı'nı ve İran açılımıyla da Erbil'in
İsrail güdümlü bağımsızlık referandumu hamlesini çökertti.
Son olarak da İslam ülkeleriyle birlikte ABD ve İsrail'in Kudüs'e
el koyma vandalizmine set çektik.
Daha İstanbul'daki Kudüs zirvesi devam ederken ABD Ulusal
Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster, Türkiye ve Katar'ı 'terörü
finanse eden ülkeler' diye küstahça yaftalamaya kalktı.
Ardından AB'nin fonladığı CAR adlı örgütün raporu geldi. Raporda,
Ürdün ve Türkiye Suriye'deki DEAŞ'a silah aktarmakla itham
ediliyor.
Dün de Riyad, Ürdün ekonomisinin temel taşlarından Filistin kökenli
iş adamı Sabih el Masri'yi gözaltına aldı. Gerekçe, Kral Salman'ın
'gitme' talimatına rağmen Kral Abdullah'ın İstanbul'daki zirveye
katılmasıymış.
Sayın Erdoğan'ın da vurguladığı gibi Kudüs provokasyonunun yeni
operasyonların işaret fişeği olduğunu unutmamak lazım. Emperyal
odaklar, İslam dünyasının 'çelik çekirdeği' konumundaki Türkiye'ye
diz çöktürene kadar durmayacak.
Frantz Fanon'un dediği gibi "Sömürgeciler kendi rızalarıyla çekip
gitmez ve savaşmadıkça da hiç bir şey değişmez." Zira tarihte hiç
kimsenin savaşmadan kölelik zincirlerini kırdığı görülmemiştir. Bu
anlamda egemenliğini bileğinin hakkıyla elde etmiş bir ülke olarak
Türkiye, kim ne derse desin çatırdayan dünya sistemi içinde hiç
olmadığı kadar manevra yapma imkânına kavuştuğu dönemlerden
geçiyor.
Türkiye'nin mücadelesi, Müslüman dünya için de bir dönüm noktası ve
referanstır.
Amansız bir savaştayız.