ABD'nin bütün kirli tezgâhlarına rağmen Suriye'nin kuzeyinde
Fırat Kalkanı'nın Cerablus ve İdlib operasyonlarından sonraki
üçüncü aşaması olan Afrin harekâtının startı verildi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın "Afrin'deki teröristler teslim
olmazlarsa orayı da başlarına yıkacağız, bu böyle biline.
Ordu kurduklarını sanan çapulcuları Allah'ın izniyle, bir haftayı
bulmaz, nasıl darmadağın edeceğimizi görecekler" dediği sırada TSK,
Afrin'deki PYD mevzilerini vuruyordu.
Bu adım, ülkemizin Suriye'deki satrançta tam da şu dönemde yapması
gereken hayati bir hamleydi. Çünkü 'yılanla yatağa giren ABD'ye
artık bir ders vermenin zamanı gelmişti.
Düşünebiliyor musunuz?
Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu ABD'de iken Amerikan
dışişlerinden bir heyet dün Suriye'nin kuzeyindeki YPG'li
teröristlere resmi bir ziyarette bulunuyordu. Akıl alır gibi değil.
ABD heyetiyle terör örgütü PYD/PKK arasında kirli pazarlıkların
yapıldığı bu ziyaret, diplomatik skandaldan öte Türkiye'ye karşı
fiili bir savaş ilanıydı.
Buna bir yanıt verilmeliydi ve verildi de.
Bu saatten sonra Suriye mücadelesi daha da kızışacak. Zira her
kumpası çöken ABD, artık ne yapacağını şaşırmış halde.
Unutmayalım ki, ABD'nin Suriye iç savaşındaki en önemli hedefi
Türkiye'yi yeniden vesayet altına almaktı.
Ancak hevesleri kursaklarında kaldı.
CIA hem Türkiye'de hem Suriye'de çuvalladı. Bu hezimetten sonra
ipleri ele alan Pentagon, CIA'nın Suriye operasyonlarını Temmuz
2017'de sona erdirdi.
CIA'yı devreden çıkaran generaller, Beyaz Saray'a da hükmetmenin
sarhoşluğuyla Türkiye'ye karşı buldukları her kozu devreye soktu
ancak hiç biri sonuç vermedi.
Şimdi Kandil ile kol kola girerek 'terör koridoru ve sözde ordu'
projeleriyle ülkemizi kuşatmaya çalışan Pentagon, bu kirli
senaryosunu dünyaya 'Amerika'nın DEAŞ sonrası yeni Suriye
politikası' diye lanse ediyor.
Oysa 'terör koridoru' ülkemiz için sadece askeri bir tehdit
değil. Sayın Erdoğan'ın işaret ettiği gibi bu kirli senaryo Türkiye
için aynı zamanda etnik ve mezhebi açıdan jeo-kültürel bir
tehlikedir de.
Bu bağlamda konvansiyonel güvenlik önlemleri yanında sosyo-kültürel
savunma stratejileri de devreye sokulmalıdır.