Brüksel’de Özgürlük Anıtı’nın merdivenine oturmuş, arada el
çırpan, don gömlek yaşlı bir adam buldular…
Üşümüş titriyordu…
“Kimsin?” dedi polis…
Yanıtladı:
“Noel Baba…”
“Ben hiç böyle Noel Baba görmedim, üstün başın
hani?..”
“Soyuldum” dedi Noel Baba…
“Neredeydin?..”
“Türkiye’de…”
*
“Saray gibi bir yerin bacasından gireyim hediye vereyim
dedim, girdim çıktım ki don gömlek kalmışım…”
“Hâlâ alkışlıyorsun ama…”
“Muhtarlar toplantısına denk geldi… Otomatik alkış oluştu…
Bir şey oldu bana, tutamıyorum kendimi…”
“Müstahak sana…”
“Soyuyorsa beni soyuyor sana ne?” dedi Noel
Baba…
*
“Beyaz sakalın da gitmiş, nedir bu
böyle?..”
“Badem bıyık…”
“Badem?..”
“Meclis’in berberiymiş… Oturup kalktım, beyaz saçım sakalım
gitmiş, badem bıyık olmuşum…”
*
“Geyiklerin nerede?..”
“Ben görene kadar ‘helal gıda’ sucuk oldular… Torbamdaki
oyuncak evleri ‘kentsel dönüşüm’ diye… Oyuncak gemiyi ‘gemicik’
diye… Kız bebekleri imam hatibe… Kurşun askerleri ‘Genelkurmaya
paşa’ diye… Oyuncak bilgisayarları ‘silahlı terör örgütünün suç
aleti’ diye aldılar…”
*
“Haliyle Noel Baba olmaktan çıkmışsın…”
“Noel Baba değil zaten, adım değişti…”
“Ne oldu?..”
“Nail Baba…”