Benim aradığım belediye başkan adayı ile röportaj yapsam, ben
sorsam o yanıtlasa:
“Şimdi siz belediye başkanı olmak mı
istiyorsunuz?..”
“Evet…”
“Seçilince ne yapacaksınız?..”
“Hiçbir
şey…”
“Bir vaadiniz yok mu seçmene?..”
“Yok, yerimden
kalkmam…”
“Yol, asfalt, kaldırım, spor salonu, park falan yapmayacak
mısınız?…”
“Katiyen…”
“Çağdaş mahalle, çocuklara oyun alanı, toplu konut,
tesisler, huzurlu bloklar, evsizlere ev, havuzlar, camiler, ne
bilelim bir güzel yatırım…”
“Asla…”
“Eğlence merkezi, çevre yolu, vatandaşın hafta sonları
mutlu olacağı mangal yerleri, aziz vatandaşlarımız için mesire
yerleri, tarihi bir kale mesela…”
“Elini süren
şerefsizdir…”
“Peki ne yapacaksınız?..”
“Hiçbir şey…”
“O zaman sizi niye seçsinler?..”
“Hiçbir şey
yapmayacağım için…”
“Hizmet yarışı adına ya ahali bir şey yapmanızı
isterse?..”
“Yapan puşttur…” ★ Dünyanın en güzel şehri
İstanbul’u, yaşanmaz bir şehre dönüştürdüler… Karşıdan bakın,
mezarlıklardan başka yeşil alan kalmadı… Şehrin siluetini bile
çaldılar… Kıyılar, tarihi alanlar, çirkin gökdelenlerle gökyüzü
bile talan edildi…
Ankara; Atatürk’ün bizzat çizdiği bulvarlar dışında adım
atamazsınız… Tuvalet fayansları ile döşenmiş zevksiz alt ve üst
geçitlerle köstebek yuvası… Tarihi Söğütözü bahçeleri, Orman
çiftliği gibi hatıraları müteahhitlerle paylaştılar, tümü aynalı
binalarla yok olup gitti…
Anadolu kentleri birer çirkin beton yığını… Ne Bursa’nın yeşili
kaldı, ne Antalya’nın falezleri… Diyarbakır’ı bizzat yıktılar…
Giderken arabanın camından pis koku geldiğinde, bir kasabaya
yaklaştığımı anlarım…
Bakın yaşadığınız çevreye;...