Hiç birimiz onun kadar bu “evet”lerin, “hayır”ların anlamını bilemeyiz…
*
İzmir işgal altındayken bir kömürcü, önünde eşekler, Ege
dağlarındaki köyleri dolanıp odun kömür işi diyordu…
Köy kahvelerine giriyor, köylülerle dertleşiyor, onlara ülkenin
işgal altında inlediğini, hürriyet için direnmek gerektiğini
anlatıyordu…
Giderek direnişi başlatanlar arasındaydı, ona “Galip
Hoca”dediler…
*
Onun küçük kızı işte bu mücadelelerin içinde büyüdü…
Cumhuriyetin ilk yıllarında; özel sektör olmadığı için kalkınmanın
ilk kurumları, demiryolları, Sümerbank, İş Bankası, Eti Bank, bakır
işletmeleri, demir çelik, onun bebekliğinde, babasının evdeki
sohbet konularıydı…
Babası “Galip
Hoca” 1937'de Atatürk'ün
başbakanı oldu…
Çok partili yaşamın da ilk sivil cumhurbaşkanı…
*
1960 ihtilalinde darbeciler Çankaya'ya girdiklerinde
cumhurbaşkanı babası Celal
Bayar, ceketinin altına sakladığı tabancayı şakağına
dayadığında, atik davranan bir subay üzerine atlayıp tabancayı
elinden aldığında, o kız biraz daha büyümüştü…
1961'de babasını idama mahkûm ettiler…
Kulağını dayayıp radyoyu dinlemek dışında elinden bir şey
gelmiyordu…
Sonraki zamanda babasının idam cezası yaş haddinden müebbet hapse
çevrildi… Ama dava arkadaşı Adnan
Menderes ve arkadaşları idam edildi…
*
Hiç kimse onun kadar acı çekerek, korkarak, içinde yaşayarak, Türkiye'nin başından geçenleri bilemez…
*
O “Hayır” diyor…
Üç gün önce Celal Bayar'ın
kızı Nilüfer Gürsoy medyanın karşısında
şöyle dedi:
“Türkiye'nin geleceği için bütün ‘hayır' dilenlere selam
olsun… Demokrasi yolundan ayrılmak yol değil… Umuyorum ki ‘hayır'
çıkacak, Türkiye aydınlık yoluna devam edecek…”