Pazar günü bir kez daha Recep Tayyip Erdoğan gerçeği ile
yüzleşti Türkiye.. 2002’den beri ne badireler atlatıldı..
- 2002’de seçime sokmadılar,
- Danıştay saldırısı ile hükümeti indirmek için düğmeye
bastılar,
- E-muhtıra ile devirmek istediler,
- Cumhurbaşkanı seçtirmemek için TBMM’yi kilitlediler,
- Gezi olayları ile Türkiye’yi parçalamaya çalıştılar,
- MİT üzerinden Tayyip Erdoğan operasyonu,
- 17-25 Aralık Yargı darbesi,
- 15 Temmuz kanlı darbe girişimi..
Sayısız ekonomik kuşatma operasyonlarını ile PKK, DEAŞ ve FETÖ’nün
eşgüdüm içindeki hareketlerini de unutmuyoruz tabii. Ama Türkiye 27
çeyrek aralıksız büyümeyi başardı. Muhtar bile olamaz dedikleri
Recep Tayyip Erdoğan, Özal ve Demirel’in yapamadığını, Türkiye’nin
bir hayalini gerçekleştirdi. PKK terörünün en azgın anlarında hatta
şehir savaşları yaşanırken Hakkari’ye, Şırnak’a, Diyarbakır’a,
Van’a gitti..
Al bayraklarla süslenmiş meydanlarda, “Tek millet, tek bayrak, tek
vatan, tek devlet” dedi..
Bunu istisnasız her yerde söyledi..
Kim ne derse desin bu millete milliyetçiliği hatırlattı.. Bunu
atlamayalım, bugüne kadar yapılamayan bir şeyi başardı..
Yeri geldi Amerika’nın gözünün içine baka baka, yeri geldi Avrupa
Birliğine, Şansölye Merkel’e sözünü sakınmadı.. İşte o lider bunca
sıkıntının arasında aslında büyük bir risk daha aldı.. Çıtayı daha
yükseğe koydu..
Yüzde 34’lerle bile parlamento çoğunluğunun elde edilebildiği bir
sistemi devde dışı bıraktı..
Barajı yüzde 10’lardan yüzde 50+1’lere çekti..