Dışişleri Bakanı, 11. Büyükelçiler Konferansı’nda, “Yeniden
Asya” açılımı ilan etmiş. “Amacımız; eksen seçmek değil,
Türkiye’nin Avrupa ile Asya arasındaki birleştirici konumunu
pekiştirmek” demiş. İç ve dış siyasette açılım yapmayı çok seven
bir siyasi heyetin yeni bir adımıyla karşı karşıyayız. Peki,
Türkiye açısından bir kazanıma dönüşür mü? Orası şüpheli. Çünkü
iktidarın icraatları umut vermiyor. Anımsatalım...
Birincisi, mevcut iktidar, Türk siyasi tarihinin en Atlantikçi, en
ABD yanlısı iktidarı. Bu konuda Adnan Menderes’i, Turgut Özal’ı,
Tansu Çiller’i bile geçmiş durumdalar. Büyük Ortadoğu Projesi
eşbaşkanı, Medeniyetler İttifakı Projesi eşbaşkanı olmakla
övündükleri; Irak’ın ABD tarafından işgali öncesi, TBMM’de 1 Mart
tezkeresinin geçmesi için çabaladıkları biliniyor. 2003’te ABD
askerleri Süleymaniye’de Mehmetçiğin başına çuval geçirdiğinde, AKP
liderleri, ABD’ye nota verilip verilmeyeceğini soran gazeteciyi “Ne
notası, müzik notası mı?”,“Büyük devletlere nota verilmez”
sözleriyle yanıtlamışlardı. Keza kumpas davalarındaki tavırları, o
dönem “cemaat” veya “hizmet hareketi” denilen FETÖ için, “Ne
istediler de vermedik?” şeklindeki serzenişleri hafızalarda.
İkincisi, eğer Türkiye; Suriye meselesinde bu denli sıkışmasaydı,
Rusya ve İran’la bu kadar yakınlaşmazdı. ABD; PKK terör örgütü ve
Suriye’deki uzantılarına böylesine açıktan sahip çıkmasa, FETÖ’nün
arkasında böylesine durmasa, Türkiye’ye Patriot füzelerini verse,
son yıllarda iki ülke arasında yaşanan gerilim yaşanmazdı. Bu
yüzden, Türkiye’nin Asya’ya yönelik siyaseti konjonktürle ilgili.
Taktik bir adım. ABD’ye mesaj vermeye, “Seçeneksiz değilim. Bana
kötü davranırsan, ben de Asya’ya daha fazla yönelirim” demeye
yönelik. Bütüncül ve kapsamlı değil. Stratejik hiç değil.
Türkiye’nin Avrasya siyaseti var mı?
Üçüncüsü, Türkiye’nin tutarlı, hesa...