TürkAkım doğalgaz boru hattının Karadeniz’in altından geçen
bölümü tamamlandı. Halihazırda çalışan diğer boru hatları, Mersin
Akkuyu’da Ruslara verilen ilk nükleer santral ihalesi ve TürkAkım
ile Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı daha da arttı. Bu
durumun, Türkiye’nin ekonomisi ve dış politikası üzerindeki
etkilerini çok tartışacağız. Bugün enerji özelinde Karadeniz’den
Akdeniz’e uzanıp, nasıl kuşatıldığımızı ele alacağız.
Malum; Avrupa Birliği’nin (AB) tüm adayı temsilen ve Kıbrıs
Cumhuriyeti adıyla üye yaptığı, dünyanın da öyle tanıdığı Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), tek yanlı olarak Münhasır Ekonomik
Bölge (MEB) ilan etmişti. İtalyan enerji şirketi ENI de, Rumların
ilan ettiği MEB’e sondaj gemisi yollamıştı. Türkiye de bunu
engellemişti. Rumlar bir hamle daha yaptılar. ABD’li enerji şirketi
ExxonMobil’in Katar Petroleum ile kurduğu konsorsiyuma sondaj izni
verdiler. Konsorsiyum da doğalgaz sondajına başladı.
Sorun şu; ABD de aynen AB gibi Kıbrıs Rumlarını destekliyor. Enerji
projelerinde, Rumları Mısır ve İsrail’le ilişkilerini
geliştirmeleri için teşvik ediyor. Bu da hem Türkiye karşıtı
cepheyi genişletiyor, hem de Türkiye’nin son yıllarda Katar’la
gelişen ilişkileri, Katar’da kurduğu askeri üs dikkate alındığında,
Türkiye’nin elini zayıflatıyor. Dahası var; ABD enerji şirketinin
sondaj gemileri, Kıbrıs açıklarına yalnız değil, ABD 6. Filosuna
bağlı savaş gemileriyle birlikte, onların koruması altında
geliyorlar. Doğu Akdeniz ve Ege’deki rekabet
Doğu Akdeniz’e sahildar ülkeler arasındaki rekabet yeni değil.
Özellikle 2000’li yılların başından itibaren keskinleşti. GKRY,
MEB’ini 2011’de ilan etti. Türkiye itiraz etmedi. Doğu Akdeniz’de
GKRY ile yaşanan gerilim, Ege Denizi’nde Yunanistan’la yaşanan
gerilimle birlikte düşünülmeli. Yıllardır iki İngiliz üssünün
bulunduğu GKRY’nin, Fransa ve İsrail’e üs vermek için antlaştığı,
ABD’nin de üs edinmek için girişimlerini artı...