Siyasette, diplomaside, iş yaşamında, özel hayatta neyin olacağını görmek, olabileceğini öngörmek kadar, neyin olmayacağını bilmek de önemlidir. Hatta bazı durumlarda daha önemlidir. Karar alırken, eldeki seçenekleri tartarken işleri kolaylaştırır. Yanlış seçenekleri, en başından elemeyi sağlar. Zaman kazandırır. Doğruyu bulmayı kolaylaştırır.
İktidarın, uzun yıllar Kıbrıs’ta yanlış siyaset izledikten, KKTC’de yanlış isimleri destekledikten, Annan Planı’nı sahiplenerek büyük hata yaptıktan sonra, adada iki devletli çözümü kabul etmesi, belli ki neyin olmayacağını geç de olsa görmesiyle ilgili. Yeterli mi? Değil. Akdeniz’deki yalnızlığı aşmak, hasım cepheyi yarmak, müttefiklerin sayısını çoğaltmak da şart. Dış politikayı, bu alanda sonuç almak için değil, iç siyasette kullanmak için yapmaktan vazgeçmek de lazım. Çünkü bu yaklaşım hem iç siyasette raf ömrünü tüketti hem dış siyasette inandırıcı, etkili, caydırıcı, sonuç alıcı olmadı hiç.
Diplomatik yolların tümü denendikten ve sonuç alınamadıktan sonra, en son seçenek olarak devreye giren askeri gücü, hep ilk seçenek olarak cepheye sürmek, umulanı vermedi.