Yerel seçimlerin üzerinden 10 gün geçti. Oy sayımına ilişkin,
İstanbul başta olmak üzere, iktidar blokundan yapılan itirazlar
sürüyor. Bu durum, 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarının sayısal,
siyasal, toplumsal ve tarihsel açıdan daha uzun süre
tartışılacağının kanıtı. Sayım sonuçlarına, geçersiz oylara,
tutanaklardaki maddi hatalara yapılan ve yasal bir hak olan
itirazların görüşülüp karara bağlandığı yetkili kurumlar belli. Ne
var ki, sürecin uzaması ve medyada, sosyal medyada yazılıp
çizilenler, toplumsal gerilimi artırıyor. Yapılan itirazlarda,
Cumhur İttifakı partilerinin talepleri daha yüksek oranda kabul
ediliyor. Muhalefetin itirazları ise daha az işleme konuyor. Bu da,
seçim öncesinde, eşit ve adil yarış koşullarından uzak olan
durumun, seçim sonrasında da sürdüğünü gösteriyor.
Daha önce değindik; sonuçlar, oy kaymalarının, kazanılan belediye
başkanlıklarının ötesinde, muhalefetin çalışıp sandığa sahip
çıkarak, iktidarı yenebileceğini gösterdi. Asıl bu bakımdan önemli.
Refah Partisi’nin 1994 yerel seçimlerinde kazandığı Ankara ve
İstanbul’da yönetim, 25 yıl sonra sandıkta el değiştirdi. Yerel
yönetimlerdeki kadroların, 2002’den beri, merkezi yönetimde de
iktidar oluşu, sonuçları daha da önemli kıldı. Şunu da unutmayalım;
bizzat iktidarın kendisi, yerel seçimleri, genel seçim havasına
soktu. Bunun ötesinde, ülkemiz açısından bir beka meselesi olarak
sundu. Devleti yönetmenin verdiği olanakları da kullanarak, tüm
gücüyle seçimlere asıldı. Kaybedince de, bir yerel seçim
başarısızlığının çok ötesinde moral bozukluğu yaşadı, tepki verdi.
Bunun doğal yansıması, kaçınılmaz sonucu olarak, muhalefet de
olağanın çok üstünde bir sevinç yaşadı. Moral buldu. İktidar; yerel
seçimleri, varlık-yokluk mücadelesi olarak görmese, sonuçlar bu
kadar tartışılmaz, sonuçlara bu denli büyük siyasal anlamlar
yüklenmezdi. Ah İstanbul!
Seçimin İstanbul’...