Yerel seçimlerin ardından sandık sonuçlarına yapılan itirazların
bitmemesi, demokrasi çıtamızın daha da sorgulanmasına neden oluyor.
Seçimleri, demokrasinin çok önemli gerek şartları arasında gören,
ama demokrasiyi sadece sandıktan ibaret görmeyen yurttaşlar
endişeliler. Hukuk devletini, düşünce özgürlüğünü, basın
hürriyetini, demokratik katılımı, örgütlü toplumu, şeffaf - adil
yönetimi, nitelikli - tarafsız bürokrasiyi dışlayarak demokrasiyi
yalnızca sandığa indirgeyenlerin, kaybedince, seçim sonucuna da
saygı duymadıklarını söylüyorlar. Haklılar. Yaşananlar, Birinci
Meşrutiyet’ten (1876) bu yana iyi - kötü, ağır - aksak Meclis ve
seçim geleneği olan ülkemizde, istediğimiz demokratik düzey için,
çok çalışmak gerektiğini gösteriyor.
Biliyoruz; demokratik rejimin yerleşmesi, demokratik kültürün
kökleşmesi, belli unsurlar gerektirir. Tarihsel miras, siyasal
kültür, laiklik, hukuk devleti, demokratik kitle örgütlerinin,
meslek odalarının, sendikaların etkinliği, siyasal - yönetici
seçkinlerin demokratik olgunluğu, kalkınma düzeyi, orta sınıfların
büyüklüğü, halkın eğitim düzeyi, basın özgürlüğü bunlar
arasındadır. Yurttaşların demokrasiyi benimsemesi, savunması,
sorunların çözümünü demokratik yol ve yöntemlerde araması,
demokrasiyi güçlendirir. Demokratik ilkelerin, değerlerin, davranış
biçimlerinin ve kurumların kökleşmesi, iktidarların demokratik
yollarla gelip gitmesi, rejim açısından önemlidir.
Ancak şu da gerçektir: Demokraside, kâğıt üzerindeki, yasalar
önündeki eşitlik, gerçek yaşamda söz konusu olmaz. Yurttaşlar
sadece yasalar önünde eşittir. Fiilen değildir. Ekonomik, politik
güç olarak değildir. Liberal parlamenter demokraside temsilciler,
yurttaşlardan çok, güç odaklarının, çıkar çevrelerinin, büyük
sermayenin temsilcileridir. O nedenle vatandaşların demokratik
haklarını kullanabildikleri tek yer, sandıktır. Gelir dağılımı
adaletsizliği, sınıfsal eşitsizlik varsa, gerçek öz...