ABD ile Türkiye arasında rahip Brunson’ın
yargılandığı süreçte yaşanan gerilim sona erdi. Diğer sorunlu
başlıklar ise sürüyor. İki ülke ilişkilerinin kısa sürede
düzelmesini beklemek gerçekçi değil. ABD gibi; Türkiye’nin
ekonomisi, siyaseti, ordusu, iş dünyası, üniversitesi, bürokrasisi
üzerinde etkili bir emperyalist devletin, önemli bir bölgesel güç
olan Türkiye’den vazgeçmesi de, Türkiye’yi rahat bırakması da
beklenemez. ABD’nin terör örgütlerine (PKK – PYD ve FETÖ) verdiği
destek, Kürt devleti kurma çabası, S-400 füze savunma sisteminin
Rusya’dan ithali, F-35 uçaklarının tesliminin askıya alınması, iki
Türk bakan hakkında ABD’de alınan karar, Halk Bankası’yla ilgili
hukuki süreç, Hakan Atilla ve Reza
Zarrab davaları sorunlu başlıklardan bazıları. Liste
uzatılabilir. Hele de iki ülke ilişkilerinin tarihine bakılırsa,
liste hayli kabarır…
Sorun şudur; Türkiye – ABD ilişkileri, emperyalist bir büyük devlet
ile orta büyüklükte bir bölgesel gücün ilişkileri olması nedeniyle
dengesiz olduğu gibi, Atatürk’ten sonra iktidar
olan tüm kadroların, birkaç kısa dönem hariç, ABD karşısındaki
ezik, çekingen, edilgen tutumundan dolayı da dengesizdir.
Türkiye’nin NATO üyeliği (1952) bu dengesizliği derinleştirmiş,
ABD’yi ülkemize karşı daha da küstahlaştırmıştır. Siyasi, iktisadi,
askeri, diplomatik, bürokratik alanlarda görülen bu küstahlık,
rahip Brunson davasında görüldüğü üzere, hukuki alana da
yansımıştır. Brunson’a karşı çok ağır suçlamalarla başlayan, 35 yıl
hapis cezası talebiyle zirveye çıkan, savcının 10 yıl hapis cezası
istemiyle sona yaklaşan süreç, mahkemenin 3 yıl 1 ay 15 gün ceza
vermesi ve yattığı süreyi dikkate alarak, Brunson’ı serbest
bırakmasıyla bitmiştir. Ne adli kontrol şartı, ne yurtdışı yasağı
konan Brunson da ülkesine dönmüştür. Trump’ın küstahlığı ve
yargının görevi
Rahip Brunson serbest kaldıktan sonra ABD Ba...