Türkiye ve dünya, ABD’nin Suriye’den asker çekme kararını
tartışıyor. Bu kararın nedenleri ve sonuçları bir süre daha
konuşulacak. ABD’nin Irak’taki 5 bin askerinin, her an Suriye’de de
kullanılabilecek şekilde konuşlandırıldığını ve Suriye’de IŞİD
terör örgütüyle mücadelede de Türkiye’nin öne çıktığını anımsatıp
çekilme kararının bir başka yönüne dikkat çekelim. ABD’nin devlet
kapasitesine...
Öncelikle bir tespitle başlayalım. Ülkemizde de tanınan,
Fransızların seçkin siyaset bilimi hocası Maurice
Duverger, “İmparatorluk” tanımını şöyle
yapar: 1) İdeoloji, değer üretirler. 2) Güvenlik üretirler. 3)
Yayılmacıdırlar.
ABD’nin son 20 yıldaki durumuna baktığımızda şunu görüyoruz:
İktisadi büyüklüğü de toplam borcu da 20 trilyon doları geçiyor.
Emperyalist bir devlet olarak hegemonya kabiliyeti aşınıyor. Soğuk
Savaş yıllarında “dünyanın jandarması” olarak
anılırken, günümüzde pek çok bölgeden, geride vekillerini bırakarak
çekilmek zorunda kalıyor. En önemli rakiplerinin (Çin ve Rusya)
yükselişini önleyemiyor. İki stratejik ortağından (İngiltere ve
İsrail) sonra, en önemli müttefiki olan Avrupa Birliği’nin (AB)
gerilemesini durduramıyor. Hele de AB’nin lideri Almanya’nın ABD
ile arasına mesafe koymasını, Rusya ve Çin’le yakınlaşmasını
engelleyemiyor. ABD bu adımları niçin attı?
Dahası var...
ABD, 2015’te İran ile imzalanan nükleer anlaşmadan (P5+1), 2018’de
tek taraflı olarak çekildi. Ama değil dünyayı, Rusya ve Çin’i,
kararda imzası olan Avrupalı ortaklarını bile ikna edemedi. İran’a
yönelik yaptırımlar başlattı. Bir miktar etkili de oldu. Fakat
Almanya ve Fransa, İran’la ticareti sürdürmek için yeni bir
finansal mekanizma kurmaya yönelik çalışma başlattılar.
ABD, Soğuk Savaş döneminde SSCB ile imzalanan, nükleer savaş
tehdidini azaltmaya yönelik önemli bir adım olan Orta Menzilli
Nükleer Kuvvetler Anlaşması’ndan (INF) çekildi....