Bize bahşedilen hayatı, yapay konular üzerinden ve çoğu zaman
günlük politikalara ve çıkar ilişkilerine gark edilmiş bir din
anlayışı içinde idrak ediyoruz. Haliyle ortada “güzel” yok.
Müptezellik, özenti ve şuursuz davranışlar neredeyse her alanı ele
geçirmiş vaziyette.
“İyi” nedir, “iyilik” nedir, “doğru” nedir “doğruluk” nedir,
üzerinde zerre kadar kafa yormaksızın, adeta çarpım cetveli hesabı
içinde, şu bu kadar günah, şu kadar sevap denilerek, dikte edilmeye
çalışılan bir anlayış; bunun adına da sözüm ona “muhafazakârlık” ya
da “dindarlık” deniliyor.
Kavgacı, önüne geleni horlayan, olmadı tekfir eden, dar ve sığ
bilgilerin içine sıkışmış, hoşgörüsüz, siyasete eklemlendiği için
de fikirlerini savunmakta güçlük çeken bu anlayışın sergilediği
davranışlar ise evlere şenlik…
Değer namına küçük bir eylem ara ki bulasın.
Bu sıkışmışlık hoş olmayan görüntülere de sebep oluyor.
Geçtiğimiz haftayı hatırlayalım; onca cenaze, onca şehit,
havaalanında henüz can vermiş insanlar…
Kim bilir kaç yüreğe kor düşmüş…
Fakat millete örnek olması gereken vekiller, şen-şakrak Meclis'te
gıyabi kurdele kesiyor; köprü açılışına giden vatandaşlarsa, göbek
atıp dans ediyor!
Hani nerde kaldı “Bir insanın ölümü, insanlığın ölümüdür”
ayeti…