Sofrasında her daim misafir bulunmasını arzu eden Hz. İbrahim,
uzun bir süreden beri ağırlayacağı birisini göremeyince, evinden
çıkıp, çevreyi dolaşmaya başlamış. Yaylada rastladığı, beli
bükülmüş, saçı sakalı ağarmış bir adamı görünce evine buyur etmiş.
Birlikte misafirhanesine gelmişler ve himayesindekilerle birlikte
sofraya oturmuşlar. Herkes Allah'ın adını anarak yemeğe başladığı
halde, ihtiyardan ses çıkmamış. Bunun üzerine Hz. İbrahim:
– Ey çok yaşamış adam, ihtiyarlar dinlerine bağlı olurlar.
Onlardaki bağlılığı ve samimiyeti sende görmüyorum. Yemeğe
başlarken, bize tüm yiyecekleri bahşeden Allah'ın adını söylemen
gerekmez mi?
Yaşlı adam:
– Ama ben ateşperestim; demiş.
Bu cümleyi duyunca birden hiddetlenen Hz. İbrahim, adamı paylayarak
evinden kovmuş.
Rivayet odur ki, olay vuku bulur bulmaz, Hz. İbrahim şu nidayla
irkilmiş:
– Ey İbrahim, ben o ihtiyara yüz yıldır hayat bahşediyorum ve rızık
veriyorum. Sense, ona bir öğün bile sabredemedin. O ateşe secde
ediyor diye sen neden keremden elini çekiyorsun. O ateşe tapıyorsa
sana ne?!
FARKLI DÜŞÜNENE SAYGI
Ya bana benzeyeceksin, benim gibi inanacaksın ya yok olacaksın.
Dinlerine böyle bir anlayışı yükleyip, sözüm ona Allah adına
savaştılar, din mensupları… Kendileri, kendilerine rol biçtiler ve
her zulmü reva gördüler hasım ilan ettiklerine!
İnsanoğlu zalim… Zalim olmaya da devam ediyor. Yüzyıl süren mezhep
savaşlarını unuttu mu Batı? Ya Müslümanlar, birbirlerine yapıp
ettiklerini?