Televizyon programlarına katılan bazı isimlerin her konuda ahkâm
kesmesine alıştı bu toplum; ancak 80 milyonun her bir ferdini
ilgilendiren anayasa değişikliği tartışmalarında, sadece savunmak
için savunan (!) kişilerin nasıl zorlandıklarını gördükçe insanın
içi acıyor.
Devletin temel yapısı değişiyor. Bunu anayasa profesörleri
söylüyor; sağduyulu aydınlar uyarılarını yapıyorlar.
Bu mesele Tayyip Erdoğan meselesi değil, olmamalı. Sayın Erdoğan
bugün var, yarın yok. Hepimiz gibi o da fani; Allah ömür versin…
Tartıştığımız konu devletin yapısı, sistemin kendisi, ülkenin
geleceği… Bunu sadece Sayın Erdoğan üzerinden düşünmek, Allah
aşkına etik mi?
Bakın Star Gazetesi'nden Ahmet Taşgetiren “Sistem Kurarken…” (08
Ocak 2017) başlıklı köşe yazısında bir soru soruyor:
“Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, diyelim CHP'nin gösterdiği adayın
seçilme ihtimali yüksek olsaydı, AK Parti böyle bir sistem
değişikliğine gider miydi?”
Ve şöyle devam ediyor: “Bunun ortak cevabının ‘hayır' olduğunu,
Türkiye'de AK Parti çevresi de dâhil herkes biliyor. Böyle bir
tespitin anlamı, AK Parti'nin “Cumhurbaşkanlığı Sistemine” geçişin
cumhurbaşkanlığına Tayyip Erdoğan'ın seçileceğini garanti
görmesinden kaynaklanıyor olmasıdır. AK Parti olarak bu işi bir
sisteme bağlamak ise sadece önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimini
değil, bundan sonraki bütün zamanlarda, seçimi Tayyip Erdoğan gibi
birisinin kazanacağını öngörmek anlamına geliyor!”
ANAYASAL DEVLET YOK MU OLUYOR
Tüm yetkiler tek elde toplanıyor. En büyük sorun, kuvvetler ayrılığı… Peki, kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde anayasa olur mu? Bakın 227 yıl önce yazılmış Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisinin 16. Maddesi şöyle: