Ayşe Sucu Sözcü Gazetesi

Siyaset, hilafet ve İslâm tarihi – 2

Oldukça kanlı bir müdahale ile Emevî ailesinin hilâfetine son veren Abbasî ailesi 750 yılında kendi hanedan devletini kurdu. Ancak, geçen hafta da belirttiğimiz gibi, İslâm coğrafyası artık tek bir hanedan...

30 Temmuz 2018 | 485 okunma

Oldukça kanlı bir müdahale ile Emevî ailesinin hilâfetine son veren Abbasî ailesi 750 yılında kendi hanedan devletini kurdu. Ancak, geçen hafta da belirttiğimiz gibi, İslâm coğrafyası artık tek bir hanedan devletinin idaresinden çıkmış ve tavâifu’l-mülûk (‘bağımsız devletler’ olarak tercüme edilebilir) adı da verilen, iktidarın Endülüs (Emevîler 756-1031), Kuzey Afrika ve Mısır (Tulunoğulları, 868-905, İhşidîler 935-969, Fâtimîler, 909-1171, Eyyubîler 1171-1260, Memlukler 1250-1517), İran (Sâmânîler 819-999, Buveyhîler 934-1062, Gazneliler 977-1186, Büyük Selçuklular 1037-1194) gibi çeşitli bölgelerde merkezlendiği parçalara ayrılmıştır. Yukarıda parantez içinde işaret edilen tüm hanedanlar başlı başına bir uzmanlık alanıdır ve aralarına irili ufaklı daha nice hanedan devletleri eklenebilir.

Abbasî ailesi, özellikle Şii inancı etrafında toplanan insan topluluklarının katkısı ile başa geçebilmiş, fakat daha sonra İslâm’ın bu bâtınî yorumu terk edilmiştir. 750 ve 1258 yılları arasında kesintisiz hüküm süren Abbasî ailesi, İslâm coğrafyasında dini ve felsefî pek çok tartışmanın gelişmesine de şahit olmuş, hatta bu tartışmaların pek çoğuna hamilik yapmıştır. Örneğin bugün fıkıh mezhepleri olarak andığımız Hanefî (İmam-ı Azam Ebu Hanife, ö. 767), Mâlikî (İmam Mâlik, ö. 795), Şâfî (İmam Şâfî, ö. 820) ve Hanbelî (Ahmed b. Hanbel, ö. 855) fıkıh okulları, J. Schacht’ın tespiti i le Abbasî iktidarı sırasında ekolleşmelerini tamamlamışlardır. (Joseph Schacht, İslam Hukukuna Giriş, çev. Mehmet Dağ, Abdülkadir Şener, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay., 1977, s. 67). Öte yandan kadim Yunan felsefesinin ve onun tartışma yöntemlerinin İslâm coğrafyasının yazılı kültür sahasına girişi, kader, neden-sonuç ilişkileri gibi temel soruları ortaya koyması da yine aynı dönemdedir. Tüm bu felsefe tartışmaları henüz miladi dokuzuncu asrın başında Mu’tezile çevrelerinde etraflıca tartışılmış ve Kaderiye-Cebriye müntesipleri, Eşa’ri ve Maturidi gibi önemli isimler bu sorunlar üzerine dirsek çürütmüşlerdir. Hemen belirtelim ki; İslâm akaidine denk düşen bu sorunlar günümüzde dahi ilahiyat çevrelerinde net çözümlere kavuşmamıştır.

KANLI CENDERE:
HAÇLILAR VE MOĞOLLAR

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Alimin uykusu cahilin ibadetinden daha üstündür! 27 Kasım 2023 | 428 Okunma Bir toplumun DNA testi: ENFLASYON... 20 Kasım 2023 | 281 Okunma Bugün ölen adaletti 13 Kasım 2023 | 355 Okunma Ülkeler ahlaksızlıktan çöker! 06 Kasım 2023 | 211 Okunma Ne mutlu Türk’üm diyene! 30 Ekim 2023 | 216 Okunma