Toplum olarak müşterek alanlar ve birleştirici platformlar
oluşturmakla yükümlüyüz.
Millet olmanın sorumluluğudur bu aynı zamanda… Ancak birlik
beraberliği ve huzuru sağlayacak formülasyonlar oluşturmak,
ezberlerin tekrarından ibaret değildir. Zira millet olmak,
olmuş-bitmiş bir şey de değildir; sürekli olmakta olan bir
dinamizmden bahsediyoruz.
Farklı kimliklerin ve inançların bir arada yaşandığı toplumlarda,
çoğunluğun taleplerini merkeze alıp, demokratik hak ve özgürlükleri
bu çerçevede belirlemeye kalkışmak, millet olma bilincine de darbe
vurmaktır.
15 Temmuz sonrası yakalanmış birlik ve beraberliği, iktidar
partisinin çok iyi kullanması ve kutuplaşmaları minimize etmesi
gerekir. Çok açık ortada ki içeride ve dışarıda düşman eli boş
durmayacak. Peş peşe yaşanan patlamaların ardından Ana Muhalefet
Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik saldırı, iç ve dış düşmanların
bir iç savaş çıkarmaya niyetli olduklarını ortaya koydu.
İHTİYACIMIZ OLAN
Dini inançlar ve etnik kimlikler üzerinden siyaset, şer güçlerinin elini hep güçlendirdi. Nifak sokulacak alanlar olarak gördüler. Etnik kimlik üzerinden kavga veren PKK ile din devleti kurmak için darbeye kalkışan FETÖ arasında, aslında bir fark yok: Amaç ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak. Bunun altını, son üç yazıdır ısrarla çiziyorum. Zira Cumhuriyet tarihinde ve öncesinde kendilerini İslam üzerinden tanımlayıp ve fakat bilerek ya da bilmeyerek bu vatana ve bu millete ihanet edenler çıkmıştır ve bundan sonra da çıkacaktır.