İnsan doğası, bin yıllara kıyasla aynı kalırken; insan
yaşantısındaki değişikliklerin ve milletlerin bu denli refah
farklılıklarının sebeplerinin tespiti, bir durum analizi ile değil,
şüphesiz bir süreç analizi ile mümkün olacaktır. Rönesans’ı,
Reform’u, İngiltere’de yaşanan Sanayi Devrimi’ni, Almanya’nın
İkinci Dünya Savaşı sonrası sıfırdan yükselişini, ABD menşeili
bilişim şirketlerinin marka değerlerindeki artışını, G. Kore’nin
muazzam iktisadi başarısını, Çin’in nasıl ekonomi devi olduğunu
incelerken; esasen, evrimsel sürece tabi olan kurumsal gelişimi
analiz etmek gerekmektedir.
Bu kurumsal gelişim, şüphesiz kurumlara ve bireylere sağlanan
ortama bağlı olarak şekillenir. Ortam, davranışları ödüllendirir
veya cezalandırır. Böylece gelişime yön verir.
Türk iktisatçı Dani Rodrik’in deyişiyle “Kurumlar önemli mi?”
sorusu, yerini “Hangi kurumlar önemlidir?” sorusuna bırakmıştır. Bu
kurumlardan en önemlilerinden biri de hukukun üstünlüğüdür.
Kusursuz diye tanımlanabilecek bir devletin dahi,
sürdürülebilirliği için, erdemli yasalar ile bağımsız ve tarafsız
mahkemelerden oluşan bir sisteme sahip olunması şarttır.
O halde sorulması gereken soru şudur: Türkiye’nin son 15 yılında
ortam neyi ödüllendirdi, neyi cezalandırdı?
Bugünün sorunları, dünün işleyişinde saklı… Bir terör örgütü yani
FETÖ, 15 yıl boyunca, devlet kurumlarına göz göre göre sızarken,
devletin silahını millete doğrultacak kadar güçlenirken, PKK mayın
döşerken, silah yığarken ödüllendirme ve cezalandırma mekanizması
nasıl işledi?
Kanaatimce bu soruların cevapları somut kanıtlarla sabittir.
Dönemin yöneticilerinin; halen birçoğu aktif siyaset içindeler;
elebaşı Gülen’le ilgili beyanları, açılım sürecindeki PKK ile
ilgili beyanatları internette onlarca var; halen şüphesi olan
varsa, açıp izleyip yorumlasın.
DÜN FETULLAHÇILAR ÖDÜLLENDİRİLİRKEN