Dinleri ve ideolojileri “değerler” üzerinden okumak yerine,
fosilleşmiş düşünceler ya da içi boşaltılmış kurallar üzerinden
anlamaya çalışmanın faturası ağır: İnsanoğlu, kendini ait
hissettiği din ya da ideoloji adına; yaktı, yıktı, yok etti;
ötekileştirdi, hakaretler yağdırdı.
Dün Tarık Akan'ı ebedi istirahatgahına uğurladık. Nur içinde
yatsın. Arkasından, hayırla yâd etmek varken, veryansın edenler,
dar kalıplarından çıkamadıkları için, ne yazık ki kendi
inançlarıyla dahi ters düştüklerinin farkında değillerdi; en başta
“Ölülerinizi hayırla yâd ediniz” ilkesini yok sayarak!
“İnsana saygı” -kişinin inancı, ırkı, cinsiyeti, mesleği ne olursa
olsun- en temel değerdir. “Ama…” diyerek başlayacağımız her şartlı
cümle, asıl olanı devreden çıkartacaktır.
Elbette bu, üreten, insanlığa katkıda bulunan, insanlık için
mücadele veren insan ile yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda
yaşayan insanları aynı kefeye koymak anlamına gelmez.
Hele bu, adam gibi yaşayanlarla, çalan-çırpan ahlaksız insanları
bir görmek hiç değil. Hukuk bunun için var.
Kavgalar, mücadeleler ha keşke bu yanlışlar üzerinden
verilseydi.
Ha keşke, insanlığın en temel değerlerini –saygıyı, sevgiyi,
adaleti, doğruluğu, dürüstlüğü, çalışkanlığı, üretkenliği- yok
sayanları ya da çiğneyip geçenleri, kim olursa olsun kınamayı ve
onlarla mücadeleyi görev belleseydik.