Hz. Mevlana hamama gider; hazırlanır, yıkanma yerine girer.
Fakat girmesiyle çıkması bir olur. Hemen giyinip oradan ayrılmak
ister.
Dışarıdakiler şaşırmışlardır. Ne oldu diye sorarlar:
“Soyunup hamama girmiştim. Tellak beni görünce, bana yer
açmak için bir şahsı havuzun başından uzaklaştırdı. Benim yüzümden
rahatsız edilen o şahsa karşı utancımdan o hale geldim ki
dayanamayıp dışarı çıktım!” der.
…
Bir tarafta Müslümanlığı bu hassasiyet ve incelik içinde
anlayanlar/yaşayanlar. Diğer tarafta, dini diyaneti diline dolayıp
ve fakat her türlü haksızlığı, hukuksuzluğu, çirkinliği yapmaktan
zerre kadar imtina etmeyenler… Çıkarları, ihtirasları, heva ve
hevesleri uğruna insan onurunu ezip geçenler… Kur’an-ı
Kerim’in ifadesiyle “kendi nefislerini ilah
edinenler”!
Bunun adı Müslümanlık olabilir mi? Kimse kimseyi aldatmasın!
Bunu en iyi görenlerden biridir Mehmet Akif; şöyle der:
“Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık
bile
Âdem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!“
AHLAKSIZLIKTA DİP NOKTA