“Gün gelecek Hîre’den Hadramût’a kadar bir
kadın, tek başına yolculuk yapacak ve vahşi hayvanlardan başka
hiçbir şeyden korkmayacaktır.”
Hz. Peygamber’e ait
olan yukardaki söz, yedinci yüzyıl dünyasında devrim
niteliğindedir. Dini-diyaneti ve ahlakı yüzyıllar öncesinin
fetvalarına indirgeyenler, bu tür mesajlara gelince kulaklarını
tıkarlar! Aslında bu söz bir hedeftir, peygamberin nasıl bir dünya
istediğinin göstergesidir. Kadını bir birey olarak gören zihnin;
özgürlük ve güven içinde kilometrelerce hareket edebilsinler
isteğidir.
Böyle bir güven toplumu hayal etmek ve onun inşası için çalışmak
yerine, kendi hezeyanlarını millete dayatanların amaçlarını anlamak
için kime, neye hizmet ettiklerinin araştırılması gerekir. Zira iç
ve dış mihrakların, cemaat ve tarikatları nasıl kullanabileceğini
15 Temmuz bize gösterdi.
KÜLTÜR DİN İLİŞKİSİ
Fetvaları ağırlıklı olarak kültür şekillendirmiştir. Zira kültür
dinden öncedir. Din bir kültür içine doğar; geldiği
kültürün formlarını taşır ve o kültür içindeki “dil” ile hitap
eder. Yani o kültürün kavramlarını kullanır. Ancak din
bununla yetinmez, o kültürü kendisine göre biçimlendirmek ister.
Dinin muhatapları, dinin hükümlerini yorumlarken, yaşantılarını
medeni bir hale getirebilecekleri gibi, dinin doğduğu (Arap
kültürü) ya da etkileşime girdikleri kültürün (İran-Bizans)
tuzağına düşebilirler. Bugün bizim yaşadığımız budur.
“Öz kızını kucağına almasın” fetvasından,
“asansörde halvet” meselesine; “sakalsız
çocuklara bakmayın” fetvasından, “genç kaynana
şehvet uyandırır” herzesine kadar edilen her söz, bizim
kültürel dokumuzla uyuşmaz. Bu kadar mezhepçi, bu kadar pervasız,
bu kadar pespaye bir dil/düşünce, bizde yoktur. Ne Ahmet Yesevi’de
bunu görürüz, ne Yunus, ne Hacı Bektaş Veli, ne Ebu Hanife, ne de
Maturidi’de. Türk Müslümanlığı dediğimiz anlayış, kadın erkek
birlikteliğine dayalı, hoşgörü ve sevgi zemininde ortaya çıkmış;
sanatıyla, edebiyatıyla, musikisiyle farklılığını ortaya koymuştur.
Kadını sosyal hayattan tecrit eden Vehabi kültürünü dayatanlar
yanılıyorlar, Anadolu dokusu bu söylemi kabul etmez. Türk erkeğini
potansiyel sapık ilan etmeye kimsenin hakkı yoktur. Ha keşke,
toplumdaki tüm erkekler, bu aklı evvellere büyük bir tepki
gösterselerdi!
Fakat benim içimi acıtan, Anadolu irfanının egemen olduğu bu
topraklarda, bu adamların bu kadar popüler olması… Esasta bunun
konuşulması gerekir.