Burada koşulsuz bir güven ve samimiyet söz konusu. Din de, inanç
da, aşk da, dostluk da bu tanıklıkta açığa çıkar. Peygamberin,
dolayısıyla vahyin tüm amacı dosdoğru insan olabilmenin temellerini
bu dünyaya yansıtmaktır. Eğer doğruluk yoksa ve bir perspektif
ortaya koyan şahıs “dosdoğru” değilse, ne
konuşursa konuşsun afaki kalacak ve muhataplarında bir tesir
uyandırmayacaktır.
Doğruluğun her konuyla ilişkisi et ve tırnak gibidir; o sadece etik
bir değer değildir; hukuk boyutu vardır, matematiği vardır, oran
orantısı vardır, sanat ve estetik boyutu vardır; kısacası her
sağlama onu bulmak için yapılır.
AHLAKI BİLMEK
Vahyin, insan ile buluşmasındaki espriyi kaçırmayalım; bir beşer aracılığıyladır ama başka türlü de gerçekleşebilir, iki taş tabletten ibaret bir öğreti olarak da inebilirdi. Yaratıcının yarattıkları ile kurduğu bağ, mana üzere olan ve muhatabından ilim ve bir bilmeler bütünü talep eden bir ilişkidir; bu ilim ve bilmeler talebi aynı zamanda yaratıcının elçilerinden eksiksiz bir ahlak abidesi olma talebidir, kişi önce kendini bilir. Sonra O’nun ahlakıyla ahlaklanmak, ‘İyi’de O’nu örnek almaktır. Beşerin mücadelesi ise ahlak inşası sahasında yaratıcıyı ve elçiyi örnek alarak kendini bu yolda inşa edebilmesidir.