Müslümanlık, insanlığa gönderilen dinin son halkası olarak hem
kendinden önceki dinleri düşman bellemez, aksine kuşatır; hem de
kendi içindeki birlik beraberliği sağlayacak ana ilkeleri ortaya
koyar. Bakara Suresi'nin “…sana indirilene ve senden önceki
indirilenlere iman ederler” ayeti, Müslümanların ehli kitaba
bakışını belirler.
“Müminler ancak kardeştirler” ayeti ise Müslümanlara kayıt
düşer.
İlahi dinler ana esasları üzerinden buluşmuş ve iddia ettikleri
ilkeleri hayata geçirmiş olsalardı, muhtemeldir yeryüzü cennete
dönerdi.
Hepsi değil, sadece şu ilke dahi yeterdi: “Başka ilahlara
tapmayacaksın”…
Her üç dinde de var bu emir; İslam'daki karşılığı tevhit.
Ne çok şeyi içerir, “la ilahe illallah…” formülasyonu… Tanrı'nın
dışında Tanrı tanımayacaksın; parayı, gücü, iktidarı Tanrı
yapmayacaksın; hevan ve ihtirasların uğruna Tanrı'yla özdeşleşmiş
değerleri çiğnemeyeceksin, insanlardan ve onların oluşturduğu
güçten korkup, onları ilah haline getirmeyeceksin.
Şimdi bakın küresel güçlere, hangisi insanlığın bu en temel değeri
üzerinden dünya siyaseti izliyor ki; burada da naiflik etmiş
olmayalım, zaten modern dünya siyasetinin böyle bir kaygısı yok.
Temel ilkeleri, “insan insanın kurdudur” deyişi üzerine bina
edilmiş, özü itibariyle Makyavelist. Gücü yeten yetene…