Bu hafta, Maya Akademi Yayınevi’nden çıkan “Fetvalar
Savaşı (İstiklâl Savaşı’nda Din Faktörü ve Din Adamlarının
Rolü)” isimli kitabı okudum. Ömer Sağlam
ve kızı Meltem Sağlam tarafından kaleme alınan
kitapta, lehte ve aleyhte olmak üzere; İstiklâl Savaşı’nda dinin
etkisi ve din adamlarının rolü konu ediliyor. Zaten kitabın adı da
din adamlarının İstiklâl Savaşı’nın lehinde ve aleyhinde verdikleri
fetvalardan hareketle konulmuş.
Kitabın en çarpıcı cümlelerinden biri, önsözde bulunan ve 15 Temmuz
hain darbe girişimiyle, İstiklâl Savaşı’nda olumsuz rol oynayan
dinci gerici akımlar arasında benzerlik kuran şu cümledir:
“15 Temmuz dinci ve gerici darbe girişimi, bir kere daha
gösterdi ki; Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük düşmanı, dinci ve
gerici siyasi akımlardır. Bu tehlikenin büyüklüğü, sinsi hareket
etmesinden ve kolayca gizlenme imkânı bulmasından ileri
gelmektedir. Çünkü bu akımlar, Türk Milleti’nin dini duygularının
güçlü olmasından hareketle, gerçek maksatlarını din kisvesi altında
kolayca gizleyebilmektedirler.”
Fetvalar
Savaşı, sadece bilimsel kaynaklara ve belgelere dayalı bir
tarih kitabı değil. Aynı zamanda Mustafa Kemal
Paşa ve Milli Mücadele’nin önder
kadrosunun, din adamlarıyla olan ilişkilerini ve onların dini
hayatlarını da konu almakta. Yazarların okuyucuya verdiği mesaj,
kitabın önsözünde şu şekilde ifade edilmiş:
“Kitapta, İstiklal Savaşı’na olumlu veya olumsuz yönde etki eden
faktörlerden din unsuru ve din adamları ile Atatürk’ün dine ve din
adamlarına yaklaşımı üzerinde durulmuştur. Kitap, dinci-gerici
akımların yanında, kuru kuruya Atatürkçülük yapan ve bunu yaparken
de düşmanlığa varacak boyutlarda din aleyhtarlığı yapan toplum
kesimlerine verilmiş bir cevap niteliğindedir. Kitap okunduktan
sonra görülecektir ki; Atatürk, hiç de sahte dindarların
(dincilerin) ve sahte Atatürkçülerle sözüm ona Kemalistlerin...