“Günümüzdeki tarikat örgütlenmeleri ve dini
cemaat biçimlerinin İslam algısını da tahrip edecek
tarzda sorunlu bir bilgi üretim metotlarına sahip
olduğunu ve bu yüzyılda hep sorunlu geldiklerini
söylemek durumundayım. Sufi düşünce mümkün olduğu
kadar deruni, bireysel dindarlığı besleyen bir kaynak
iken; günümüzdeki tarikat örgütlenmeleri ve dini
cemaat biçimleri daha dünyevi ve ekonomik
örgütlenmeler şeklinde ortaya çıkıyor. Bunlar akidevi
açıdan, dinin usulleri açısından, dinin bilgi kaynakları
açısından ciddi sorunlar içeriyor. Bu sorunlar, işin
içinde dindarlık olduğu için, şekli görüntüler
insanlarda bir etki meydana getirdiği için, zaman zaman
da siyasi olarak her İslam ülkesinde bunlar himaye
gördüğü için konuşulamaz oluyor. Dini bilgi bu kanalla
yıpratılıyor.”
Yukarıdaki cümleler Diyanet
İşleri’nin eski Başkanı Prof. Ali
Bardakoğlu’na ait.
Sayın Bardakoğlu konuşmasındaki bu
paragrafta sorunun bir boyutuna dikkatleri çekiyor.
İslam Düşünce tarihinin akışını dikkate alırsak;
din-iktidar ilişkileri, siyasallaşma, dünyevileşme,
mezhepçilik ve bunların getirdiği kamplaşma ve dini
örgütlenmelerin karmaşık yapısı, dinin o
“saf” haliyle buluşulmasının
önündeki engeller olarak ifade edilebilir.
Bunları konuşmaktan bir türlü sadede gelemiyoruz. Yani
dinin o “saf”, o “sade”
halini konuşamıyoruz.