Dini konuları iki yönlü kritik etmek durumundayız. İlki felsefi
ve bilimsel düşünce biçimi içinde söylediğimiz şeyin bir anlamı var
mı, neye tekabül ediyor; ikincisi, ilahiyat disiplinleri arasında
anlamaya çalıştığımız konu ile ilgili farklı yaklaşımlar söz konusu
mu? Bunlar dikkate alınmadan ortaya atılan her söz, insanı mahcup
ve hatta komik duruma düşürebilir.
Eskiler “Gayreti diniyye (din için çaba) cehaletle birleşirse
taassup doğar; gayreti diniyye ilimle birleşirse kemal doğar”
derler.
Toplumun farklı kesimlerini de dikkate alan ve barış içinde
yaşanmasını olanaklı kılan tavrın, din söz konusu olduğunda çok
daha büyük hassasiyet gerektirdiğini, yaşanan elim hadiseler açıkça
ortaya koyuyor. Terörle, yolsuzlukla, hukuksuzlukla, cehaletle,
diktatörlerle ve hatta meczuplarla özdeşleştirilmeye çalışılan
Müslümanlığın, sürekli savunma halinde kalan Müslümanlarca izah
edilir bir tarafı olmalı! “Yaşananlara bakmayın, gerçekte İslam bu
değil” demekle bir yere varılamadığı ise aşikâr!
Bu noktada en büyük görev, büyük kitleleri peşinden sürükleyen ve
halkı yönlendiren ilim erbabına düşüyor. Adaletin, merhametin,
edebin, öngörünün hüküm sürdüğü bir dindarlık anlayışı oluşsun ve
bu din tüm insanlığa ulaşsın istiyorsak, toplumda söz sahiplerinin
son derece dikkatli olmaları gerekiyor.
Tam da bu noktada – İslam ilimleri çerçevesince düşünülecek olursa-
Prof. Dr. Saim Yeprem Hocamın sıklıkla altını çizdiği şu
ifadelerin, konunun muhatapları tarafından dikkate alınması
gerekir:
Kim sırf Kelam ile meşgul olursa zındıklaşır.
Kim sırf Fıkıh ile meşgul olursa fâsık hale gelir.
Kim sırf Tasavvufla meşgul olursa bidatlere batar.
Kim bunların hepsini kendinde toplarsa kemâle ulaşır.
(Burada zikredilen, üç kelimeyi şöyle anlamak eğilimindeyim:
Zındıklık, İslam'ı yorumlarken asli mananın dışına kaydırmak;
fasıklık, İslam'ı putperestliği çağrıştıracak kadar, şeklî,
normatif bir yapıya indirgemek, bidate batmak, aşırı duygusallıktan
hareket ederek özle örtüşmeyen tezahür ve yargılara gitmek.)
İslam dengedir.
İslam ahenktir.
Dengenin ve ahengin yakalanması için ise bütünlüklü yaklaşım
şarttır.
Disiplinler arası bütünlük, düşünceyi aşırılıklardan ve fanatizmden
korur.
İlahiyat alanlarından birini öne çıkartıp, diğerlerini ihmal etmek,
dengeyi, ahengi, huzuru bozmak demektir.