“İnsan dilinin altında gizlidir” der, Hz. Ali. Herhangi bir
düşünceyi beyan ederken, kişinin takındığı tutum; bilgisini,
görgüsünü ve ahlakını ele verir. Sürekli ötekiyle cedelleşen ve
fakat kendi bilgi ve görgüsünde bir arpa boyu yol kat edememiş
insanlar her yerdeler. Çok daha vahimi, bunlardan bazıları
milyonlarca insanın karşısında ekranlardalar. Kant’tın ifadesiyle,
bu “ergin olamama” durumu, müşterek yaşamda sadece aklını
kullanmayanlara sorun yaratmıyor; ceremesini hep birlikte
çekiyoruz.
İster İslam adına konuşsun, ister siyaset yapsın, ister fikri
alanda tartışsın; farkındalık ortaya koyamıyor, iddiaları
davranışlarıyla örtüşmüyorsa, bunun adı dini literatürde
münafıklıktır.
İlkesizlik, şımarıklık, riyakârlık, görgüsüzlük gına getirdi.
İstisnalar yok mu, elbette var; fakat gözümüzün içine baka baka
konuları çarpıtanlar, çıkar ve ikballeri uğruna hiçbir değer
bırakmayanlar, kuldan utanmadıkları gibi Allah’tan da
korkmuyorlar.
Her geçen gün dozu artan; yalan, iftira ve küfür, yetişen neslin
dokusunu bozdu. İçinde yer aldığı partiye veya cemaate yaranmak
adına, önüne gelene çamur atmayı maharet sayan trollerin -ki zaman
zaman buna koca koca siyasiler de ekleniyor- Kur’an’ın kesin
yasaklarından haberi olmasa gerek! Varsa şayet haberleri, emirlere
kulaklarını kapamış demektir. “Yapmadığınız şeyleri neden
söylersiniz” ayeti bunlar için bir şey ifade etmiyor. Savaş halinde
dahi haktan ayrılmamayı, adalet ve merhametle muamele etmeyi
emreden bu din, en başta ağızlarından dini İslam’ı düşürmeyen ve
fakat kaba, hırçın, bir o kadar da burnundan kıl aldırmayan kibir
abidelerini yargılayacaktır. Allah mühlet verir, fakat ihmal etmez;
kimsenin şüphesi olmasın.
Sözüm ona “dinim için destekliyorum” dediği partinin, cemaatin veya
kişilerin yollarını yasak ve haram taşlarıyla döşemenin getireceği
sonuçları görmemek ya cehalettendir ya ihanetten. Cehalet ve ihanet
ise İslam ile yan yana gelemez, getirilemez. Bu ancak şeytan
işidir....