On üçüncü İslam Zirvesi, Türkiye’mizin güzide şehri İstanbul’da
gerçekleşti. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın temsilcileri bir araya
geldiler. Toplantıda birlik beraberlik ve dayanışma adına pek çok
mesaj verildi; ancak buradan bir şey çıkar mı, buna geçmeden önce
şu soruları soralım:
- Müslüman liderler, İslam dünyasının içinde bulunduğu krizden
gerçekten rahatsızlar mı ve sorumluluklarının farkındalar mı?
- Bu liderler, etnik ve mezhep kökenli ayrışmaların tavan yaptığı
ve insanlarının değersizleştirildiği ülkelerinde; demokrasinin,
özgürlüklerin ve en temel insan haklarının neşv-ü nema bulmasını
gerçekten istiyorlar mı?
- Siyasal zihinden vazgeçtim; bu ülkelerde İslam dünyasının
problemlerini fark etmiş, bunlar üzerine kafa yoran, çözüm üreten
ve dünyayı doğru okuyan ciddi bir entelektüel çaba var mı?
- Hz. Peygamberin vefatıyla başlayan kavgaların ve ayrışmaların
hâlâ “din” merkezli çözüleceğine inanmak rasyonaliteye ne kadar
uygun?
Bu sorulara kolayca “evet” demek pek mümkün gözükmüyor. Ha keşke
yanılıyor olsak. Öncelikle, üzerinde hiç durulmayan bir hususa
değinmek gerekiyor. Çünkü liderlerin verdikleri görüntüyü, ne yeni
dönem paradigmalarıyla anlayabilmek mümkün, ne de mensup oldukları
İslam’ın ortaya koyduğu ilkelerle!