Ayşe Böhürler Yeni Şafak Gazetesi

İftarlık gazoz

Yüksel Aksu'nun “İftarlık Gazoz” filmi bu hafta zihnimin diplerinde hep yer alan bir ayrışma ve tartışmanın tuzu biberi oldu. Önce film ile ilgili notlarımı paylaşayım. Hikâye sahici, sürükleyici...

30 Ocak 2016 | 755 okunma

Yüksel Aksu'nun “İftarlık Gazoz” filmi bu hafta zihnimin diplerinde hep yer alan bir ayrışma ve tartışmanın tuzu biberi oldu.

Önce film ile ilgili notlarımı paylaşayım.

Hikâye sahici, sürükleyici, görüntüler muhteşem. Özellikle gece karanlığında ille de güneş yükselmeden yapılması gereken tütün toplama sahnelerini çok beğendiğimi söylemek isterim. Yer yer çağrıştırdığı filmler olsa da (Çingeneler Zamanı, Fellini filmleri, 'Fidel yüzünden' gibi) görüntüler Ege'yi muhteşem anlatmış.

Karakterler karton değil. Sadece Cem Yılmaz değil tüm oyuncular çok başarılı. Film; Ege köylüsünün ve oradaki tütün işçilerinin yaşantısını, o coğrafyanın kendine özgü İslam anlayışını çok zarif biçimde getirip belleğimize bırakıyor. Her görüntüyü, her tanıklığı film karesiyle eşleştiriyor. Hikâyenin ramazan orucuyla ölüm oruçları arasında kurduğu bağın filmin organikliğini zedelediğini düşünsem de kesinlikle izlenmeye ve üzerinde düşünmeye değer. Yüksel Aksu ve ekibini tebrik ederim.

DİP DALGA TARTIŞMALARA GİRİŞ

Dedim ya bu haftalar dipten gelen tartışmalar var gündemimde. Geldiğimiz yer ve gençlerle aramıza giren mesafe, sol ve İslam arasında bağ kurmaya çalışan gençlerin düşünce dünyaları, itirazları derken, kendi gençliğimiz ve başkaldırılarımız da gözlerimin önünden geçiyor.

Bizim gibi 70'li yıllarda ilk gençliği yaşamaya başladıysanız içiniz hep biraz buruktur. İdeoloji, dava gibi kelimelerle ve de bunun bedeli olarak ölümle tanıklığınızın yaşı 10'u dahi bulmaz.

Mutlaka, davaya adanmışlığına, şahadetine ya da devrimci şehitliğine tanık olduğunuz birileri vardır etrafınızda. Çok sonraları hayatın akışı içinde tanıklıklarınızla “bunun için mi ölmüştü ya da işkence görmüştü” diye sorgulayacağınızı ise o yıllarda asla aklınıza getiremezsiniz. Yine o yıllarda “herkesin kendi doğrusu en doğrudur” ve kimsenin bundan şüphesi yoktur.

“Ya benim olursun ya toprağın” en siyasete karışmayanının türküsüdür.

Bizim nesil erken yaşlarda ciddiyetle büyüdü. En sevdiğimiz kitaplar işkence ve ölüm hikâyeleri anlatanlar oldu. Belki de bu ruh halimiz gençlere yansıdı. Hayatımızın o dönemlerine ilişkin olağan akışını idealize ettik.

80-90'lı yıllar bize farklı tanıklıkları getirdi. Döneklerle, korkaklarla tanıştık.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Karşı konulmaz çöküş” tarihi... 04 Mayıs 2024 | 0 Okunma Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü... 27 Nisan 2024 | 98 Okunma Mülâhaza etmek 20 Nisan 2024 | 233 Okunma Nükleer silahların gölgesinde 13 Nisan 2024 | 104 Okunma Düşünce tarzını değiştirmek 06 Nisan 2024 | 262 Okunma