Bayramlar, gençken başka yaş ilerledikçe başka idrak ediliyor.
Bayram sofrası, ziyaretler, hediyeleşmeler, hatta bayram
temizlikleri gibi birçok gelenek gençken zorunlu sıkıcı işlerin
başında gelir.
Yaş ilerledikçe insanın bu geleneklere ilişkin bakışı değişiyor.
Fark ediyorsunuz ki aileyi bir arada tutan, sonraki nesillere
kültürü, değerleri taşıyan, gençlikte sıkıcı bulunan hep bu zorunlu
işler oluyor. Bir tür hayat dersi niteliği taşıyor. İnsanın
eğitimine, görgüsüne katkı sağlayan birçok etkiyi burada fark
ediyorsunuz. Misafir ağırlamayı bilmeyen gençler var, bunu zahmet
görüyorlar. Aynı gençlerin insan sevgisine, değerlerin
yaşatılmasına, yozlaşmaya ilişkin aforizmalar, sözler dillerinden
düşmüyor. Hele de sosyal medya mesajları! Zannedersiniz ki insanlık
için her şeyi yapabilirler. Gerçek hayatta ise bunun tam zıddı bir
resim ortaya çıkıyor. İnsan ilişkileri, birisi için bir şey yapmak,
misafir ağırlamak, hizmet etmek, hürmet göstermek, gönül almak emek
istiyor. Gençler ise kendileri dışında bir şeye emek vermeyi zahmet
olarak görüyorlar. Zahmetinden kaçındığımız her iş aslında bizi
rahmetinden de uzaklaştırıyor.
Bu nedenle bayram telaşını bir yük olarak değil de bir nimet olarak
gören kuşağın temsilcileri olarak umarım son olmayız. Bizden
sonraki kuşağa da bunları aktarabiliriz. Emek verilmeden ne aile ne
de değerler yaşatılır. Değerleri yaşatan emektir.