Aydın Ünal Yeni Şafak Gazetesi

Sorundan daha büyük sorun: İnkar

Perşembe günü yayınlanan “Evdeki Büyük Tehlike: Youtuberlar” yazımıza olumlu ya da olumsuz çok sayıda tepki geldi. Çocuklu aileler, youtuber meselesine değinilmesinden hoşnutlar; youtuber fanatiği...

30 Temmuz 2018 | 162 okunma

Perşembe günü yayınlanan “Evdeki Büyük Tehlike: Youtuberlar” yazımıza olumlu ya da olumsuz çok sayıda tepki geldi. Çocuklu aileler, youtuber meselesine değinilmesinden hoşnutlar; youtuber fanatiği çocuklar ise epeyce rahatsız oldular. 11-12 yaşındaki çocukların (yazıyı okuduklarını da sanmıyorum) sosyal medya mecralarından savurdukları küfürleri tahmin bile edemezsiniz. Sövgü genelde konuşma dilinin ürünüdür; küçücük çocukların söverken yazı dilini bu kadar mükemmel kullanmaları da şaşırtmadı değil…

Fanatikleri kadar youtuberların kendileri de eleştirilmekten hazzetmiyorlar. Her ne kadar yayınladıkları videolarda bolca küfür, cinsellik, çıplaklık, aile yapısına, inanca mugayir ögeler olsa da, “amme hizmeti” yaptıklarına inanıyorlar.

Bu tepkilerin ötesinde, dijital medyanın önünde durulamayacağını, bunun doğal bir değişim süreci olduğunu, dünyadaki eğilimin önüne geçilemeyeceğini savunanlar da oldu. Hatta, bir ilahiyat fakültesi öğrencisi kardeşimiz, interneti eleştirmek yerine internetin İslamileştirilmesinin daha doğru olacağını bile savundu.

Bu arada, dünyada medya ve sosyal medya sektörünün artık yüzlerce milyar dolarlık bir pazara sahip olduğunu, böyle büyük bir piyasanın kolay kolay eleştiri kabul etmeyeceğini de ekleyelim.

Benzeri bir linç girişimini daha önce de yaşamıştım: Televizyonlardaki evlilik, kayıp aranıyor ya da eğlence programlarının toplumsal yapımızda FETÖ ve PKK’dan daha fazla tahribat yaptığını söylediğimde enteresan tepkiler almıştım. “Sen benim ne kadar vergi verdiğimi biliyor musun?” diyenler olmuştu. “Sen bu programı kaç milyon kişinin izlediğini biliyor musun? Bu programda kaç aile kurulduğunu, kaç kaybın bulunduğunu biliyor musun? Bu sektörden kaç kişi ekmek yiyor biliyor musun?” gibi tepkiler gelmişti. Hatta, “o yapımcının yetim ve öksüz büyüdüğünü biliyor musun, ona nasıl terörden daha tehlikeli diyebilirsin” şeklinde sızlanmalar bile olmuştu. 80 ve 90’larda televizyonu eleştirdiğimizde gelen “beğenmiyorsan kapat kardeşim” tepkisinin bu dönemde de roller değişse bile moda olduğunu fark etmiştim.

Yapımcılar son derece hayırlı bir iş yaptıklarını düşünüyorlar; ekranlara kilitlenen milyonlarca izleyici de bu yapımcıların “cennetlik” olduğuna ciddi ciddi inanıyorlar. Kötü dil, cinsellik, çıplaklık, inancı, aileyi, değerleri tahrip eden unsurlar ise sadece detaydan ibaret kalıyor. Tv ya da internette, gözümüzün önünde tabular(!) yıkılırken, yapımcılar ne yaptıklarının farkında olarak ellerini ovuşturuyor ya da hesaplarında kabaran parayla coştukça coşuyorlar.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle 26 Nisan 2024 | 2.999 Okunma Doku uyuşmazlığı 22 Nisan 2024 | 3.579 Okunma Nazlı seçmen günlerinde siyaset 19 Nisan 2024 | 1.703 Okunma Ne yapmalı? 15 Nisan 2024 | 616 Okunma Gazze’de bayram sabahı 12 Nisan 2024 | 79 Okunma