Bir okur mektubu yayımlayacağım. (Parantez
açıyorum: Bizim meslekte konu ya da zaman sıkıntısı çeken
yazarların başvurduğu bir yöntemdir. Bir okur mektubunun başına
sonuna birkaç cümle eklersin, mektubu olduğu gibi yayımlarsın ve
günü kurtarırsın... Hayır. Bu yazı günü kurtarmak için filan
yazılmıyor. Parantezi kapatıyorum).
Al baştan: Bir okur mektubu yayımlayacağım.
Bir yargıç.
Tutuklu. Tam 487 günden beri tutuklu. 487 gündür
bir hapishane hücresinde tek başına tutuluyor...
16 Temmuz’da HSYK kararı ile açığa alınmış, ardından açığa alındığı
için mahkemece tutuklanmış, tutuklandığı için de yine HSYK kararı
ile meslekten ihraç edilmiş...
Adı: Kadri Atalay. Tanımıyorum. Siyasi görüşünü
bilmiyorum. Tutuklanma gerekçesini de meslekten ihraç gerekçesini
de bilmiyorum...
Bilmem de gerekmiyor. Yazının başlığında yazılı: Tutun ki Cemaat
üyesi yada sempatizanı. Hatta tutun ki FETÖ’cü. Hiçbir gerekçe
bana, sana, bize birinin 487 gündür iddianamesi yazılmadan
hapishanede tutulmasını açıklayamaz.
Gazetecinin bir görevi de mağdurların sesi olmaksa, işte ses:
487 günlük iddianamesiz, yargılamasız bir tutukluluk ise kesinlikle
mağduriyettir, adaletin acımasızca çiğnenmesidir.
Şimdi çok az kısaltarak mektubu sunuyorum:
“Muhterem Aydın Engin beyefendi, bendeniz bu
dönemin klasiği cümlesinden olmak üzere Afyonkarahisar / Dinar T
Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu olarak bulunmaktayım. Saydım,
bugün itibarıyla 472 gün olmuş (Mektup 1 Kasım tarihliydi. O yüzden
472 - A. E.) Tahmin e...