AKP Başkanı, Türkiye toplumunda “hastalık” olarak gördüğü bir
sorunu birçok kez dillendirdi.
Yıllar önce Dolmabahçe Sarayı’ndaki çalışma ofisinin penceresinden,
Beşiktaş iskelesinde vapurdan inen kadınlara baktığında “tiksinti
duyduğunu” bile söylemişti. Tiksintisinin mini eteklerden mi,
bacaklara yapışan “tayt”lardan mı, çok dar pantolonlardan mı, bir
omuzu açıkta bırakan giysilerden mi, dekoltesi biraz açık göğüs
yakalarından mı kaynaklandığı belli olmadı, ama kadınların,
özellikle genç kadınların giysilerinden hiç de hoşlanmadığı, öyle
giyinmeyi “milli ve yerli” bulmadığı besbelliydi...
Bu “değerli değerlendirmelerini” 9 Şubat’ta, Saray’da düzenlenen
bir ödül töreninde bir yakınmayla sürdürdü:
“... Ülkemizin geçtiğimiz 14 yılda yaşadığı dönüşümün en zayıf
halkalarını eğitim ve kültür oluşturuyor. Bu konuda fevkalade
müteessirim...”
Bu “teessür”ünü 28 Mayıs’ta AKP iktidarının gözbebeği Ensar
Vakfı’nın İstanbul’da toplanan genel kurulunda yaptığı konuşmada
daha derinleştirdi, daha “entelektüel” bir içerik kazandırdı.
Şöyle dedi:
“... Siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir. Sosyal ve
kültürel iktidar ise başka bir şeydir. Biz 14 yıldır kesintisiz
iktidarız. Ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda
sıkıntılarımız var. Elbette sevindirici gelişmeler yaşandı. İmam
hatiplere olan ilginin artması, tüm okullarda Kuran-ı Kerim,
siyer-i nebi gibi derslerin okutulması çok güzel gelişmeler. Ama
bizim hayalimiz olan nesillerin yetiştirilmesi konusunda hâlâ pek
çok eksikliğimiz bulunuyor...”
“Sosyal ve kültürel iktidar...