Avrupa Birliği, yoluna İngiltere’siz (Peki peki Birleşik
Krallık’sız ya da Büyük Britanya’sız) devam edecek.
Devam edecek mi?
Edebilecek mi?
Şimdiden milliyetçilerin (ulusalcı da diyebilirsiniz, fark etmez)
zafer çığlıklarını duyar gibiyim:
“İşte ulus gerçeğini inkâr eden, ulusdevletler çağı bitti bitiyor
diye ahkâm kesen milli bilinçten yoksun enternasyonalistlerin
suratında İngiliz şamarı patladı ve bu daha bir başlangıç!”
Öyle mi gerçekten?
Avrupa’nın milliyetçi partilerinden faşizan ve faşist partilerine
kadar bütün kanatların AB’den çıkma, yeniden milli sınırlarına
kavuşup o sınırları gümrük duvarları, vize, bıktırıcı pasaport
kontrolleri ile koruyup; sınırların dışında kalanları rakip, hatta
düşman, Asya ve Afrika’dakileri ise “en düşman” ilan edip refahın
tadını çıkaracakları bir dönem mi başlıyor?
İnsanlık ırmağının ağır ağır ama hep aktığını düşünenlerdenim.
Ancak dümdüz akan bir ırmaktan değil, büyük menderesler çizerek
akan bir ırmaktan söz ediyorum.
Avrupa Birliği, Avrupa’daki ulus-devletlerin milliyetçi yargı ve
önyargıları aşıp bir üst kimlikte buluşmalarını hedefleyen bir
proje idi ve projedir. Şimdilerde ırmağın geriye doğru aktığı
aldatmacası yaratan bir büyük menderes çizilmekte.