Bir gazete yazısını kimlerin okuduğunu bilemezsin. Ancak kaç
kişinin okuduğunu –artık- bilebiliyorsun. Hazreti Google gerekli
şifreleri bilen gazete yöneticisine şak diye bilgi
veriyor. “Şu yazı şu kadar bin kişi tarafından okundu. Öteki
yazı ise ancak şu kadar...”
Tırmık’larla ilgili, arada bir bu istatistik bilgiyi Cumhuriyet’in
yönetici tayfasına sorup öğrendiğim oluyor.
Dikkatimi çekti, hapishanelerden gelen okur mektuplarına yer veren
ya da hapishanedekilerle, hapishanelerdeki koşullarla ilgili
Tırmık’lar hiç sekmeden “en az
okunan” yazılar oluyor.
Şaşırdınız mı?
Şaşırmayın. Hazreti Google öyle diyorsa öyledir.
Google söylemeseydi de şaşırmazdım. Tamam “Allah’ın
lütfu” sayesinde hapishaneler doldu taştı; hatta yeni
gelenlere yer açmak için it kopuk, gaspçı, torbacı, tacizci, cepçi,
tırnakçı takımına “ilan edilmemiş af” ilan
edildi; “boş mekân” yaratıldı.
Ama yine de...
78 milyonluk Türkiye’de, hele hele “Allah’ın
lütfu” sonrası içeri tıkılanlar kaç kişi olabilir
ki?
FETÖ’cü diye içeri alınmış, eline silah almamış, darbe girişimini
sizin gibi, benim gibi TV ekranından öğrenmiş, “Cemaat”in
kirli ve kanlı işlerine bulaşmamış, ama Bank Asya’da -çoğu kez
mecburen- hesap açtırmış, oğlunu kızını Cemaat’in yurtlarına,
dershanelerine yollamış nice kişi de içeri tıkıldı. Dahası
Cemaat’in can düşmanı olan Kürt siyasal hareketini yasal alandan
kazımak için yürütülen operasyonlarla tutuklanan binlerce kişi var.
Keza özgürlük ve barış istemek gibi “suçlar” işlemiş
akademisyenler, sağlık emekçileri, öğrenciler, öğretmenler var.
Boyun eğmemek, biat etmemek, tek adam yönetimine itiraz etmek
gibi “ağır suçlar” işlemiş sosyalistler, sosyal
demokratlar, demokratlar var...
Ama yine de 78 milyonluk bir ülkede sayıları dev boyutlu bir
kitleselliğe ulaşmıyor. Dolayısıyla bu konulara değinen yazılar da
sınırlı sayıda okurun ilgi odağına oturuyor.
Şaşırmıyorum. Şaşırmayın...
***
Bu gerçek, gazetecinin (mesela Aydın Engin’in) posta ya da e-posta kutusunun dolup taşmasına engel değil.