Kötü kalpli, habis ruhlu, hilebaz adamların kol
gezdiği Cumhuriyet yazıişleri bir hamle yaptı: “Abi,
Güneydoğu’ya gitsen, ‘Bölgede genç olmak ne demek’ konulu
röportajlar yapsan” dediler.
Bu dönemde Diyarbarkır’a, Silvan’a, Cizre’ye, Nusaybin’e, Şırnak’a
ha?
Topu taca attım: “Belim ağrıyor, oradan oraya koşturamam”
dedim.
Hazırlıklıymışlar. Sırıttılar:
-Peki abi, o zaman hafta sonu CHP İstanbul il kongresi var.
Cumartesi, pazar. Hareketli geçecek... Onu izlersin, izlenimler
filan yazarsın...
Sonuç: Hafta sonunu önüm arkam, sağım solum
CHP olarak geçiriyorum. Siz bu yazıyı okurken ben yine kongre
salonundayım. Yeni il başkanı, il yönetim kurulu üyeleri kurultay
delegeleri filan bu yazıya yetişmez.
Ama “genel olarak
CHP” yetişir...
Buyrun...
***
CHP 1960’ların sonundan bu yana sosyal demokrat bir
parti olma çabasında. Bazan çok içten, bazan
göstermelik...
Neredeyse 50 yıllık bir çabadan söz ediyorum.
Gün oldu sosyal demokrat çizgiyi adeta reddetti. “Sosyal
demokrat partiler Marksizm kökenli ve işçi sınıfına dayanan
partilerdir. CHP ise köken olarak da, kurucu ve üye tabanı ile de
klasik sosyal demokrat partilerden
ayrılıyor” doğru tespitinden yola
çıkıldı. Bu teşhis ve tanımlamanın
sahibi Ecevit’ti. Neyse ki CHP’lilere bu
çizgiyi benimsetemedi; partiden koptu ve kendi partisini (DSP)
kurdu.
Zikzaklar da çizse, parlamento dışı kalacak kadar inişli çıkışlı
dönemler de yaşasa“Ecevit’siz CHP” hem varlığını, hem sosyal
demokrat parti olma iddia ve hedefini sürdürdü...
CHP’nin yakın tarihçesini bir gazete yazısına sığdırmak olanaksız.
Kanımca gerek de yok.
Ancak Deniz Baykal’ın ezici ağırlığı sona
erip delege hesaplarında uzmanlaşmış ekibi etkisizleşince ve
ardından kendilerini ulusalcı olarak
tanımlayan “aşırı milliyetçi”unsurlar uzaklaştırılınca
ve Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan
seçilip partinin başına geçince CHP’de yeni bir dönem
başladı...
Halen o dönemi yaşıyoruz ve CHP’deki sahici bir sosyal demokrat
partiye dönüşüm çabaları sürüyor.
Sonuç ne olacak?