Gel de Rusya Büyükelçisi Karlov’un
öldürülmesinden başka bir konu seç de yaz bakalım...
İyi, peki, mecburen bu cinayeti
yaz Aydın efendi...
Yaz da ne yazılabilir ki?
Gazeteler, televizyonlar, hele hele sosyal medyada cinayeti, olası
sonuçlarını, Türkiye’nin içinde debelenmekte olduğu kan göllerini
bir yana bırakmışlar çok, ama çok can alıcı (!!!) sorular sorup,
sorduklarına kendileri cevap yetiştirmeye çabalıyorlar.
Katil polis memuru FETÖ’cü mü, El Nusra’cı mı?
FETÖ’cüydü de, onların çizgisi kendisini kesmediğinden cihatçı
olmaya karar verdi ve El Nusra’ya mı katıldı; yoksa baştan beri
Nusra ya da benzeri terör örgütlerinden miydi?
Bir “uyuyan hücre” elemanıydı da uyandırılıp eyleme mi koşuldu,
yoksa Halep’te yaşananlar üstüne birbirini tutmayan, birbirini
çürüten iddialardan birine ya da hepsine kapılıp sorumlu gördüğü
Rusya’nın büyükelçisinden dinsel nedenlerle intikam almaya mı karar
verdi?
Halep’te ekranlardan bize ulaşan çocuk hıçkırıkları mı onu
kışkırttı ve bu cinayete sürükledi? Yoksa köktendinci
teröristlerden temizlenen Halep gerçeği cihatçılığı seçmişe
benzeyen o genç polis memurunda intikamı alınması gereken bir
“yenilgi” duygusu mu fışkırttı?
Bu soruların hiçbirinin cevabını ben bilmiyorum. Yazıp çizen,
bilgiç bilgiç satırlar, paragraflar hatta sayfalar döktürenlerin
bir bildiği var mı?
Yoooo!..
Her yönüyle karanlıkta kalmış bir cinayet üstüne klavyeye yumulan
“Salla sallayabildiğince” dalgasına kendini bırakıp sallıyor...
Sosyal medyada sallamak serbest. Ama bizim meslekte sallayanla
sadece dalga geçilir...