Başlıktaki Samim’i çoğunuz tanımaz; ben biraz
tanırım: Samim Akgönül.
Fransa’da bir üniversitede akademisyendir ve elbette bütün öteki
akademisyenler gibidir. Onun gibileri en iyi tanımlayanı sanırım
biliyorsunuz.
Evet, onlar aynen büyük Türk büyüğü, büyük entelektüel, yüksek
kültür abidesi o muhterem Zat’ın dediği
gibidir.
Hatırlamayanlar için buyrun O’nun
akademisyenleri dolayısıyla bu Samim Akgönül denen “herif-i
naşerifleri” tanımlayan cümlelerinden bir seçki:
“... Kendine aydın, akademisyen diyen lümpenler... ... Adının
önünde bir profesör,doçent bilmem ne olması kimseyi aydın
yapmaz, bunlar kapkaranlık insanlardır. Bunlar zalimdir,
alçaktır... ... Ey aydın müsveddeleri siz karanlıksınız,
karanlık. Aydın falan değilsiniz. Karanlıksınız ve
cahilsiniz...”
Ne kadar isabetli, ne kadar haklı...
***
Sabah sabah beni burnumdan solutan, yüce Zat’ı bir kere daha
hayırla yâd etmeme yol açan olay Facebook denen bataklıktan bana da
ulaşan bir mesaj oldu. Mesaj tahmin edebileceğiniz gibi o Samim
Akgönül’den geliyor.
Neymiş, bu Samim’in oğlu dün Fransızca eğitim veren bir lisede
olgunluk sınavına girmiş. “Bacak kadar veletlerde ne olgunluk
olabilir ki sınavına giriyorlar” sorusunu bir yana bırakalım.
Beni çileden çıkaran sınavdaki sorular.
Sınavda sorulanları babası marifetmiş gibi bizlere de
iletmiş.
Aynen aktarıyorum. Buyrun:
•Teknolojinin görevi sadece bizi doğanın hâkimi kılmak
mıdır? (Baruch Spinoza adlı “aydınlanma
filozofu” diye anılan karanlık ve cahil bir herifin metnini
tartışmak.)
• Tarih, geleceği aydınlatabilir
mi?
• Özgür olmak hiçbir engelle
karşılaşmamak mıdır? (Milattan
önce 1. yüzyılda yaşayan Cicero10 nam
gâvurun “Arkadaşlık Üzerine” adlı metnini
tartışmak.)
• Gerçek algılamamızla mı
sınırlıdır?
• Politika herkesi ilgilendiren bir
şey midir? (Immanuel Kant adlı bir
Almangâvurunun yazdığı bir metni tartışmak.)
• Sanattan vazgeçebilir
miyiz?