Üst not: Dipnot oluyorsa
“üst not” da olur dendi ve şunlar yazıldı:
İki genç, kendilerine yaşlı bir ağabey olarak “çocuk”
diyebileceğim iki genç, Nuriye Gülmen ve
Semih Özakça, tutuklanıp
tıkıldıkları hapishane hücrelerinde “İşimi geri istiyorum”
diyerek başlattıkları açlık grevlerinin 110. günündeler.
Açlık grevinde 110 günün anlamını 1996 Mayıs’ında başlayan
“Ölümoruçları”ndan iyi biliyorum. Yürüyemeyen,
konuşamayan, gözleri çukura kaçmış ve ancak direncini yitirmemiş o
çocukları yakından tanıdım, konuştum, hedeflerine ulaştıklarını
anlattım, vazgeçmeleri için ikna etmeye çabaladım, edemedim.
O günlerde Cumhuriyet’te “Ölme
Çocuk” başlıklı bir Tırmık yayımlandı. O
Tırmık’ın son bölümünü bugün yeniden yayımlıyorum.
Tembelliğimden değil, daha iyisini yazamayacağım için. Nuriye
Gülmen ve Semih Özakça’ya söylemek istediklerimi 20 yıl önce başka
Nuriye Gülmen’lere, Semih Özakça’lara söylemiştim.
***
Ölme çocuk!..
Seni tanıyorum. İyi tanıyorum...
Hiç kimsenin kendi özgür iradesine rağmen, salt örgüt talimatıyla
ölüm orucuna yatmayacağını biliyorum. Senin inançlarına tutkulu
bağlılığınla, bilinçle, seçerek ölüm orucuna yatacağını ve
ölebileceğini biliyorum.
Hapishaneye tıkılmış militanın, kendini neden tutsak
olarak tanımladığını biliyorum. Dört duvarın ardında, tek silahının
kendi çırılçıplak bedenleri olduğunu biliyorum. O bedeni mermi
yapıp namluya sürmekten öte silahın olmadığını
biliyorum.