Gazete içi sohbetlerden özet bir aktarma:
“Abi elbette içerdeki arkadaşlarımıza sonuna kadar sahip
çıkacağız. Ama okonuya fazla mı yer veriyoruz? Sanki
okunmuyor gibi bir his var içimde... Yok yav mesele o
değil, o kadar çok tutuklama, kanunsuzluk, gözaltı, hapis var
ki okur bıktı abi, bıktı. Bak dün sabah kahvaltıda karım
dedi ki... Bıkmadı oğlum, bıkılır mı? Ama
belki kanıksadı, sanki bunca zulüm, bunca kanunsuzluk,bunca
adaletsizlik doğalmış, hani diyorlar ya normal hayatın
akışıymış gibigelmeye başladı insanlara... Haklısın,
mesela son akademisyen kıyımının ilk
günlerini hatırlayın. Her yer çalkalanmıştı. Peki
şimdi nasıl; duyan gören var mı?..”
Rastgele bir seçme yaptım. Kimileri aklımda kalan “aşağı
yukarı” cümlelerdi. Ama aktardıklarımdan anlaşılıyor. Bir ilgi
zayıflaması, bir kanıksama var gibi...
Google verilerinde de bunu gözleyebiliyoruz. Bu konuya eğilen köşe
yazıları ya da haberlerle ilişkin sayısal veriler bu ilgi
zayıflamasını doğruluyor.
Yukarıdaki sohbetlerden birinde, içi kararmış genç arkadaşlarıma
dayanamadım bir fıkra anlattım. Size de anlatacağım:
Adam yoksulmuş. Falcıya gitmiş, “Şu benim geleceğimi bir
oku bakalım” demiş. Falcı sihirli küresine gözlerini dikmiş,
bakmış, bakmış, sonra adama dönmüş:
- Sen, demiş, gelecek günlerde çok derin bir
yoksulluğun içine düşeceksin.
Adam şaşkın, itiraz etmiş:
- Yav ben zaten yoksulum. Hem de çok yoksulum...
Falcı umursamamış:
- Evet ama demiş, yoksulluğun daha da artarak bir süre
daha devam edecek.
Adamcağız “bir süre” sözünden umutlanmış; gözleri
parlayıp sormuş:
- Peki, sonra ? Sonra ne olacak?
Falcı omuz silkmiş: