Darbe yapmak suçundan ömür boyu hapse mahkûm edilmiş, rütbeleri
sökülüp dört yıldızlı generalden rütbesiz er düzeyine indirilmiş
(erlere saygısızlık olmuş amaneyse); cezası Yargıtay denen yüksek
yargı organında “acelesi olmayan işler” rafına kaldırılmış;
böylece cezası kesinleşmeden bu dünyadan çekip gitmiş bir zatın
ardından söylenmedik, yazılmadık ne kaldı?
Sadece gazete yazılarından söz etmiyorum. Twitter’de, Facebook’ta
klavyeye yumulan böyle bir günde susmadı, içinden geçenleri
dillendirdi; Kimi yürek serinletmek için 93 yaşında, “yaşayan bir
ölü”ye dönüşmüş darbeci faşist generale diline geleni söyledi; kimi
12 Eylül çetesinin marifetlerini bir kez daha hatırlattı;
kimiErdal Eren’in çocuk yüzünü anımsayıp bir kez
daha ağladı...
Hepsinin içinde bir gazetenin başlığı beni irkiltti.
Gazete Kenan Evren’in ölümünü“Bir dönemin
sonu” başlığı ile vermeyi yeğlemişti.
Bir dönemin sonu öyle mi?
12 Eylül 1980’in bir
dönemin başlangıcı olduğuna
itirazım yok. O güne kadar üstü örtük yürüyen faşizan yönelimler o
günden itibaren açık, pervasız, kendini saklamaya ihtiyaç duymayan
bir faşizme dönüşmüştü.
Ama 2015 Mayısı’nda, cunta başının ölümü üstüne “Bir dönemin sonu”
diyebilmek için ya fazla iyimser, ya fazla saf olmak ya da bizleri
salak sanmak gerek.
Hayır hayır, “Cunta üyeleri öldü ya da yaşayan ölüye dönüştü
ama o dönemde daha alt rütbede de olsa işkence eden,
askeri yargıç olup idam kararları veren, görevli oldukları
kent ve kasabalarda zulüm ve ölüm aygıtı gibi hüküm süren
pek çok suçlu hayatta, onlar yargılanmadan bir
dönemin sonuna gelinemez” filan diyecek değilim.
Türkiye yargı erki henüz faşizmi bir suç olarak kabul edecek,
faşistleri yargılayıp cezalandıracak “ehliyet
ve zihniyet”te değil.